Senaullah Dehlevi, âlim ve veli bir zat.
Bir gün, talebesine şöyle etti nasihat:
(Bir mümin, şirkten başka bir günahı işlerse,
Sonra, tövbe etmeden ahirete giderse,
Şefaatle ve yahut rahmetiyle Allah’ın,
Affolup, ahirette kurtulur belki yarın.
Velakin günahları affedilmezse eğer,
O kimse, Cehennemde bir miktar azap çeker.
Bunun için haram ve günahların hepsinden,
Sakınmak lazımdır ki, takvadır bu da zaten.
Ve ne emredildiyse bize İslamiyet’te,
Terk eden kişiler de, azap görür elbette.
Mesela namaz kılmak, herkese farz-ı ayndır.
Kılmamak, en korkunç ve mühim günahlardandır.
Dünya ve ahirette saadete kavuşmak,
Günah ve haramlardan kaçmakla olur ancak.
Öyleyse her Müslüman, kılı kırk yarmalıdır.
Dinin emirlerine, harfiyen uymalıdır.
Hatta bu hal, giderek bir müminin kalbinde,
Olmalıdır meleke ve tabiat halinde.
Kim bunu başarırsa, müttaki, salih kuldur.
Bunlar, Hak teâlânın rızasına kavuşur.)
Bir gün de buyurdu ki: (Bir günah işleyince,
Nefse, ağır bir ceza vermelidir hemence.
Hatta kendi kendine demeli ki Müslüman:
(Eğer Rabbime karşı işlersem günah, isyan,
Yapacağım şu kadar bir hayır ve hasenat.
Yahut gece namazı kılacağım yüz rekat.)
Bu şekilde nefsine bir Ceza vermelidir.
Ve hatta bu hususta, yemin de etmelidir.
Nefis, yapmamak için bu güç ibadetleri,
Terk eder yavaş yavaş o kötü âdetleri.
İnsan böyle yapmaya devam ederse eğer,
Nefis de, günahları işlemekten vazgeçer.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kötü arkadaşlardan,
Uzaklaşmalı hem de kavga, münakaşadan.
Önce, İslamiyet’i iyi öğrenmelidir.
Hep faydalı şeylerle iştigal etmelidir.
Ahlak bozan şeylerden, kaçmalıdır şiddetle.
Ve her türlü günahı terk etmeli elbette.
Haramın zararları, Cehennem azapları,
Sık sık hatırlanırsa, insan yapmaz bunları.
Mal ve mevki peşinde koşanlar çok olmuştur.
Velakin muradına kavuşan olmamıştır.
Nitekim mal ve mevki, sanki deryaya benzer.
Ve lakin boğulmuştur bu suda çok kimseler.
Bu deryanın gemisi, sırf Allah korkusudur.
Bu takva gemisine binen ancak kurtulur.) |