Seyfeddin-i Halveti, hal ehli bir veli zat.
Tesirli sözleriyle, ederdi çok nasihat.
Bu zat, bir sohbetinde buyurdu ki: (Ey insan!
İki şeyi unutup, hatırlama hiçbir an.
Allah için yaptığın iyi amellerini.
Gayrinin sana olan kırıcı hallerini.
Zira sen bir iyilik yapmışsan, o bitmiştir.
Yani onun sevabı, defterine geçmiştir.
Lakin başkalarına onu her söyledikçe,
Kazandığın o sevap, hep azalır gittikçe.
İki şey de vardır ki, uygun olmaz unutmak.
Bunlardan biri ölüm, biri de cenâb-ı Hak.
Nasıl unutulur ki bu ölüm, yani bu mevt,
Hepimizin başına gelecektir akıbet.
Mümin sever ölümü ve onu hiç unutmaz.
Zira ölüm olmadan, Rabbine kavuşamaz.
Kim ölümü yirmi kez düşünürse bir günde,
Yatakta ölse dahi, şehiddir öldüğünde.
Nasıl unuturuz ki hem dahi Rabbimizi,
Yaratan ve hayatta durduran Odur bizi.
Biz, Onun kudretiyle ayakta duruyoruz.
Kudretini az çekse, bir anda yok oluruz.)
Bir gün de buyurdu ki: (Elbette ölüm vardır.
Ölüm, ruhun bedenden ayrılıp çıkmasıdır.
Öyle şiddetlidir ki can çıkma acısı hem,
Hiçtir onun yanında dünyadaki her elem.
Sanki onun içinde bir dikenli çalı var.
Onu tutup, ağzından kuvvetle çekiyorlar.
Dikenlerin herbiri, takılmış etrafına.
O yerleri yırtarak, çok elem verir ona.
İşte bu çalıdaki dikenler, sanki aynen,
Bir dünya bağlılığı, sevgisidir esasen.
Para pul, mevki makam, nam ve şöhret, sim-ü zer,
Dünya için olursa, dikendir hepsi birer.
Bunlar, halis niyetle, yani sırf Allah için,
Talep edilirlerse, olmazlar fena, çirkin.
Ve lakin istenirse nefse tâbi olarak,
Bu takdirde günah ve zararlıdır muhakkak.
İşte bu bağlantılar, diken olup hep birer,
Ruhunun çıkmasına mani oluverirler.
Ne kadar çok olursa, onun böyle dikeni,
Ruhu da, o nisbette zor terk eder bedeni.
Dünya bağlılıkları azaldığı nisbette,
Az olur can acısı, kolay olur mevti de.
Bu türlü bağlılıklar, çok azaldığı zaman,
Olur ruhun çıkması, gayet kolay ve asan.
Ve eğer kurtulursa bunlardan tamamiyle,
Ruhu çıkıp gider de, haberi olmaz bile.)
|