Seyyid Harun-i Veli, halis Allah adamı.
Onu gören kimsenin, giderdi hüznü, gamı.
O, bir gün sohbetinde buyurdu ki: (Ey insan!
Hak teâlâ hazır ve nazırdır bil ki her an.
Her ne ki yapıyorsak, görüyor cenâb-ı Hak.
Niyetimizi dahi bilmektedir muhakkak.
İrade-i cüz'iyye verdi ki Allah bize,
Yapıyoruz her işi, arzumuz nasıl ise.
Yollarda konmuş olan, bazı yol levhaları,
O yöne gitmek için, mecbur etmez kulları.
İnsan, onlara bakıp, serbestce tercih yapar.
Ve bir yöne gitmeye, kendisi verir karar.
Niyetler de böyledir, iyi ve halis niyet,
Verir elbet insana, bir yön ve istikamet.
Bir iş, iyi niyetle yapılırsa, sevaptır.
Eğer niyet bozuksa, neticesi haraptır.
İnsanlar, güruh güruh giderlerken ateşe,
Onları kurtarmaktan, bakılmaz başka işe.
Hak teâlâ, bu dine yardım etme babında,
Şöyle buyurmaktadır, açıkça Kitabında:
(Kim Allah'ın dinine yardım ederse eğer,
Allah, ona elbette, muhakkak yardım eder.)
Bir gün de buyurdu ki: (Resulü, cenâb-ı Hak,
Gönderdi âlemlere, yalnız rahmet olarak.
O, sanki açık duran bir Kur'an-ı kerimdir.
Yahut İslamiyet’in, yaşayan bir şeklidir.
Yani Onun her sözü, her hal ve hareketi,
Bildirir açık açık bize İslamiyet’i.
Rabbin beğenmediği bir söz veya bir fiil,
Onda asla olamaz, yani bu mümkün değil.
Bu yüzden, Onun bir tek söz ve hareketine,
(Hayır!) diyen, düşer tam küfür felaketine.
Oturuşu, kalkışı, herhangi bir bakışı,
İslam’ın tâ kendidir, gelinmez Ona karşı.
Allahü teâlânın rızasını kazanmak,
Ona tam benzemek ve uymakla olur ancak.
Yani ona benzemek, gaye olursa asıl,
O rızaya kavuşmak, kolay olur velhasıl.
Onun vârisi olan bir evliya kişi de,
Vârisi olduğundan, Onun gibidir işte.
İslam âlimlerine, biz de fiilen, ahlaken,
Her şeyde, ne kadar çok benzersek hakikaten,
O kadar faziletli ve kıymetli oluruz.
Türlü sıkıntılara, kalmayız hem de maruz.
Bir âlim buyurmuş ki: (Hukukunuzu bizzat,
Kendiniz kurarsanız, olamazsınız rahat.)
Allahü teâlânın kurduğu kaideye,
Uyanlar, kavuşurlar rıza-i ilahiye.) |