Seyyid Muhammed Salih, âlim ve veli bir zat.
Ediyordu herkese çok öğüt ve nasihat.
Bir gün de buyurdu ki: (İnsanda gaye, hedef,
Ne ise, ona göre bulur kıymet ve şeref.
Yalnız (ahiret) ise eğer gaye ve maksat,
Kazanılır elbette, sonsuz huzur ve rahat.
Gücünüz yettiğince, iyi iş yapın ki siz,
Daha ziyadesini istemiyor Rabbimiz.
Ateşte yakmak için, Nemrut Halilullahı,
Dağ kadar odun yığıp, ateşledi onları.
Bir karınca, ağzına su doldurup o zaman,
Ateşin yakıldığı mahale oldu revan.
Dediler ki: (Nereye gidersin ey karınca?)
Dedi: (Söndüreceğim o ateşi, varınca.)
Dediler: (O ateşe, dayanmaz dağlar bile.
Hiç o ateş söner mi ağzındaki su ile?)
Dedi ki: (Bu kadardır benim gücüm, kuvvetim.
Elimden bu geliyor ve halistir niyetim.)
O ara baktılar ki, öte yanda bir yılan,
Yanaşmış, o ateşe üflüyor hiç durmadan.
Türlü cibilliyette yaratıldı insan da.
Kimisi hayırdadır, kimi ise isyanda.)
Sık sık buyururdu ki: (Zaman, ahir zamandır.
İmanını, fesattan korumak zamanıdır.)
İşte bu veli zatın, en son ölüm anında,
İki sevdiği kimse bulunurdu yanında.
Görmeye gitmişlerdi bu büyük veli zatı.
Nihayet biraz sonra, yakınlaştı vefatı.
Bir tanesi, o zata sordu ki: (Sizinle biz,
Cennetin neresinde buluşabileceğiz?)
Buyurdu ki: (Evladım, bugün imanla ölmek,
Herkese nasib olan bir nimet değildir pek.
Bugün, çok az kişiye nasib olur bu ancak.
İman ile gidince, kolay olur buluşmak.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kardeşlerim, bu zaman,
Mâzallah küfre düşmek, gayet kolay ve asan.
İmanı muhafaza etmek için, en evvel,
Dinini tam olarak öğrenmeli mükemmel.
Ve lakin İslamiyet, âlimden öğrenilir.
İlmiyle amil olan kimseye âlim denir.
Kendi İslamiyet’e uymayan bir kişinin,
Yazdığı din kitabı, zehirdir bunun için.
Yani kim, din kitabı okur ise rastgele,
İmanı bozulur da, haberi olmaz bile.
İmam-ı Gazali ve İmam-ı Rabbani’nin,
Ve yine onlar gibi, hakiki bir âlimin,
Allah rızası için, halisane olarak,
Yazdıkları kitaplar okunur bugün ancak.
Çünkü yazdıklarından ihlasla, Allah için,
Tesir eder kalbine, okuyan her kişinin.)
|