O Süfyan-ı Sevri ki, gönül ehli bir zattı.
İşi, hep insanlara öğüt ve nasihattı
Allah adamlarından bir zattı o elbette.
Asla taviz vermedi İslam’a tâbiyette.
Ölüm hastalığında, çok karnı ağrıyordu.
Bu sebeple abdesti, sık sık bozuluyordu.
Fakat tekrar alırdı her abdest bozuluşta.
En ufak bir gevşeklik etmedi bu hususta.
O, abdestli ölmeyi arzu ediyordu hep.
Çok abdest almasına, bu idi asıl sebep.
Bu yüzden altmış defa abdest aldı o gece.
Ve nihayet vefatı yakınlaştı iyice.
Buyurdu: (Vakit tamam, indirin yere beni.)
Derhal ifa ettiler Süfyan’ın bu emrini.
Bu hali dostlarına söylemek gayesiyle,
Çıkınca, gördüler ki, cümle halk gelmiş bile.
Girdiler içeriye o ara gelen zevat.
Süfyan, (Allah!) diyerek eyledi Hakka vuslat.
O esnada, gaibden duyuldu bir ses yine:
(Takva sahibi Süfyan, vasıl oldu Rabbine.)
Derdi ki: (Asıl iman, bir sevgidir, bir haldir.
Böyle iman edene, isyan etmek muhaldir.
Çünkü o, ahireti düşünür gece gündüz.
Dinin sınırlarını eylemez hiç tecavüz.
O, sobayı görünce, hatırlar Cehennemi.
Başkası günah yapsa, ona gelir elemi.
Her nerede, kiminle, ne zaman etse sohbet,
Derdi ki: Dünya fani, ebedidir ahiret.
Ölümü hatırlatır o, her arkadaşına.
Zira kapta ne varsa, hep o sızar dışına.)
Bir gün de buyurdu ki: (Mütevazı olunuz.
Zira siz, bir damlacık sudan halk olundunuz.
Sonunda da, bir avuç toprak olursunuz hep.
Böyleyken neyinizle kibredersiniz acep?
Rabbimiz her günahı affedebilirse de,
Kibirli olanları hiç affetmez yine de.
Öyleyse iş çok mühim, anlayın artık bunu.
Çıkarın kulaklardan bu gaflet pamuğunu.
İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.
Lakin o uyanmanın faydası olmaz zinhar.
Ölüm ve ahirete elbet inanırsınız.
Lakin nasıl iman ki, hazırlık yapmazsınız.)
Bir gün de buyurdu ki genç bir talebesine:
(Kötü arkadaşları düşman bil sen kendine.
Bu ömür fırsatını, büyük bir ganimet bil.
Zira ecel ne zaman gelecek, belli değil.
Bu bapta Resulullah buyuruyor ki zaten:
(Muhakkak ziyan etti yarın yaparım diyen.)
|