Resulullah, bir avuç şanlı eshabı ile,
O müşriklerden önce, ulaştılar Bedir’e.
(Karargahı nereye kuralım?) diye hemen,
Peygamber efendimiz sorunca sahabeden,
Henüz otuz yaşında olan Habbab bin Münzir,
Dedi: (Ya Resulallah, bu yer uygun değildir.
Münasip görürseniz, yürüyelim ileri.
Biz harpçi kimseleriz, biliriz bu yerleri.
İlerde bir kuyu var, suyu tatlı ve boldur.
O bölgeye konmamız, bizce daha uygundur.
Sair kuyuların da, hepsini kapatalım.
Sonra, kendimiz için bir tek havuz yapalım.
Düşmanla çarpışırken, susadıkça hemen biz,
Gelip havuzumuzdan rahatça su içeriz.
Kureyş kâfirleriyse, hiç su bulamamaktan,
Mağlub ve çok perişan hale düşer o zaman.)
Cibril aleyhisselam o anda indi yere.
Bunun doğruluğunu bildirdi o Servere.
Resulullah buyurdu: (Ey Habbab, iyi fikir.
Doğru olan görüş de, senin bu dediğindir.)
Sonra ayağa kalkıp, Eshabiyle beraber,
O kuyunun başına hep birlikte geldiler.
O tatlı suyu olan kuyudan gayrisini,
Taş ile doldurarak, kapattılar hepsini.
Sa’d bin Muaz dahi, Fahr-i kainat için,
Bir gölgelik yapmayı isteyip aldı izin.
Sonra Resul-i ekrem, şerefli Eshabiyle,
Gezdi harp sahasını bir keşif maksadiyle.
Zaman zaman durarak, buyurdu: (Yarın sabah,
Şurada öldürülür filan kâfir inşallah.)
Kâfirlerin, vurulup düşeceği yerleri,
Gösterdi birer birer Allah’ın Peygamberi.
Hazret-i Ömer der ki: (Dikkat ettim, o sabah,
Nerelere işaret ettiyse Resulullah,
Ve kimlerin ismini söyledilerse eğer,
Onlar, tam o yerlerde yerlere serildiler.
Hatta ne az geride, ne de ilerisinde,
Tam buyurduğu yerde öldürüldü hepsi de.)
Kainatın Sultanı, Sevgili Resulullah,
Üç guruba ayırdı Eshabını o sabah.
Muhacirlere ait sancağı, o gün yine,
Mus’ab ibni Umeyr’in teslim etti eline.
Evs’in sancağını da, sonra Fahr-i kâinat,
Sa’d ibni Muaz’ın eline verdi bizzat.
Hazreclilerinkini Habbab bin Münzir aldı.
Hepsi, sancaklarının altlarında toplandı.
|