Validesi Ümmül-Hayr hatunun, önceleri,
Doğan çocukları hep, ölüyordu her biri.
Hazret-i Ebu Bekri verince Allah ona,
Beytullaha götürdü alarak kucağına.
Orada dua edip, dedi ki: (Ey Allah’ım!
Bağışla bunu bana, yaşasın bu evladım.)
Beyt-i şerif içinden, bir el çıktı o zaman.
Bebeğinin elini sıkıca tuttu o an.
Ve gaibten bir nida edildi ki: (Ey hatun!
Üzülme, sevin çünkü, yaşayacak bu oğlun.)
Bir gün de Resulullah, sevgili Eshabiyle,
Otururken, Ebu Bekr arz eyledi Resule.
Dedi: (Ya Resulallah, senin hakkın için ben,
Ömrümde hiçbir puta tapınmadım katiyen.)
Hazret-i Ömer dahi bulunurdu orada.
Şöyle sual eyledi, Sıddık'a o arada:
(Niçin yemin edersin Resulün hakkı için?
Cahiliyet devrinde bunca ömür geçirdin.)
O ise, sözlerine şöylece etti devam:
Küçükken, puthaneye götürdü beni babam.
(Bunlar, senin ilahın, secde eyle!) dedi ve,
Beni orada koyup, kendisi gitti eve.
O putlardan birine yaklaşıp ben bu sefer,
Bağırdım: (Karnım çok aç, bana biraz yemek ver!)
Cevap alamayınca, (Su ver!) dedim bu defa.
Baktım, yine o puttan çıkmadı ses ve seda.
Bir taş alıp dedim ki: (Atarım bunu sana!
Eğer sen ilah isen, mani ol haydi bana.)
Yine ses çıkmayınca, taşı attım bu kere.
O put, yüzü üzeri devrildi hemen yere.
Az sonra babam gelip, gördü bu vaziyeti.
(Ne için böyle yaptın?) diyerek sitem etti.
Annem de öğrenince, görmedi bunda beis.
Dedi: (Kendi haline bırakalım bunu biz.
Zira bunun hakkında, bana, Allah katından,
Bir hitap gelmişti ki, hiç çıkmaz hatırımdan.)
Ben, anneme sordum ki: (Nasıl hitap olundu?)
Dedi: Senin doğumun, vakta ki yakın oldu.
Gaibden, kulağıma ses geldi o esnada.
Diyordu ki (Ey hatun, müjdeler olsun sana.
Zira gayet mübarek bir çocuğun doğacak.
Adı hem, yerde Atik, gökte Sıddık olacak.
Hazret-i Muhammed’e iman eder hem de ilk.
O yüce Peygambere, olur hem yar ve refik.)
Hazret-i Ebu Bekir sözünü bitirince,
Gökten Cibril-i emin nazil oldu hemence.
Resule, tam üç defa dedi ki: (Ebu Bekir,
Bu anlattıklarını doğru söylemektedir.)
|