Sahabe-i kiramdan, Bilal-i Habeşi’yi,
Köle diye almıştı, kâfirlerden bir kişi.
Bir de puthaneleri var idi ki küffârın,
Onun hizmeti için, tutmuşlardı bir kadın.
Bir gün hazret-i Bilal, tenha görüp bu yeri,
Devirdi o putları süzülerek içeri.
Ertesi gün kâfirler, vaziyeti gördüler.
Bilal’in yaptığını, kadından öğrendiler.
Efendisine gidip, anlattılar bu hali.
Dediler: (İşte böyle, cezalandır Bilal'i!)
Efendisi dedi ki: (Bilal olsun sizlerin.
Nasıl istiyorsanız, cezasını siz verin.)
Yatırdılar Bilal'i, sıcak kumun üstüne.
Bir de kaya koydular, karnının üzerine.
Bağladılar sonra da, ayağını elini.
Dediler ki: (Ey Bilal, bırak İslam dinini!
Bak eğer dönmez isen, sen bu İslam dininden,
Asla kurtulamazsın, bu zor işkencelerden.)
Buna rağmen o yine, (Allah birdir!) diyordu.
Ve asla dinine bir halel getirmiyordu.
Bir gün Resul-i ekrem, gördü onu bu halde.
Yüreği sızlayarak, üzüldü fevkalade.
Buyurdu ki: (Ya Bilal, seni, bu kâfirlerden,
Gün gelir, elbette ki kurtarır Allah demen.)
Sonra teşrif eyledi, saadethanesine.
Az sonra geldi Sıddık, Peygamberin evine.
Anlatıp Ebu Bekre, gördükleri o hali,
Buyurdu ki: (Ancak sen, kurtarırsın Bilal'i.)
Hazret-i Ebu Bekir, gitti hemen Bilal'e.
Gözleriyle görerek, vakıf oldu bu hale.
Baktı ki, kızgın kumun içine yatırmışlar.
Karnının üstüne de, koca bir taş koymuşlar.
Çok üzülüp dedi ki, insafsız Ümeyye'ye:
(Niçin azap edersin, bu zavallı köleye?
La ilahe illallah söylüyorsa bir insan,
Cezaya mı layıktır, yok mudur sende vicdan?
Kaldır at üzerinden, evvela şu kayayı.
Ve söyle, onun için istediğin parayı.)
Dedi: (Satmam onu ben, çok para versen bile.
Ve lakin değişirim, senin kölen Amir'le.)
Kabul edip değişti, Amir ile Bilal’i.
Gelip Resulullaha, arz eyledi ahvali.
Dedi: (Ya Resulallah, Bilali Ümeyye'den,
Amir ile değişip, satın aldım bugün ben.
İkinci olarak da, müjde vereyim size,
Azad ettim Bilal'i, sizin şerefinize.
Şu anda köle değil, hürdür o bizim gibi.
Rahat etsin kalbiniz, ey Allah’ın Habibi!)
|