Ömer ibnil Hattab’a, buyurdu ki o Server:
(Sen, ümmetim üstüne bereketsin ya Ömer!)
Bir gün de Ömer Faruk, çarşıda geziyordu.
Yaşlı bir gayr-i müslim, baktı dileniyordu.
Onun, yaşlı halinde böyle dilendiğine,
Acıyıp, buyurdu ki hemence kendisine:
(Ey pir-i fani kişi, senden çok cizye aldık.
Seni af ediyorum, dilenme şimdi artık.)
Sonra emir buyurdu, o günden itibaren,
Beytülmaldan verildi ihtiyacı tamamen.
O, fakir kadınların ekmeğini, suyunu,
Sırtında taşıyordu odununu, ununu.
Bir gün de buyurdu ki: (Münafıksa bir kişi,
Onun, ümidi dünya ve günahtır her işi.
O, dünya işlerinde, zeki ve şevklidir pek.
Ahiret işlerinde olur cahil ve gevşek.)
Yine o buyurdu ki: (Çalışın, gayret edin.
Çalışmadan, rızkımı Allah verir demeyin.
Her canlının rızkını, O gönderirse de hep,
Ve lakin çalışmayı, kılmıştır buna sebep.
Benim, çocuklarıma nafaka kazanırken,
Öldüğüm yer, en fazla sevdiğim yerdir hemen.)
Hazret-i Ebu Bekir, ölüm hastalığında,
Vasıyetnamesini, yazdı bu son anında.
Lakin kırmamak için Resulün eshabını,
Halife namzedinin, bildirmedi adını.
Hazret-i Abbas görüp, aldı onu eline,
Boş yere, (Ömer) yazıp, sonra koydu yerine.
Halife, biraz sonra açınca gözlerini,
Arz etti kendisine, böyle eylediğini.
Dedi ki: (Ey halife, küstahlık ederekten,
Açık kalan o yere, Ömer yazdım ben hemen.)
Sevinip buyurdu ki: (Hamd olsun Rabbimize.
Zaten o gelmiş idi, bizim de kalbimize.)
Sahabeden bazısı, dedi: (Ya Eba Bekir!
Ömer, sert tabiatlı ve gadaplı kimsedir.
Onu, Müslümanlara halife yaptın, lakin,
Ne sebep gösterirsin, huzurunda Rabbinin?)
Hazret-i Ebu Bekir, onlara cevabında,
(Beni kaldırın!) deyip, oturdu yatağında.
Buyurdu: (Hak teâlâ, sorarsa bunu benden,
Derim ki: Ya ilahi, yeryüzünde Ömer’den,
Daha adil bir kimse aradım, bulamadım.
Bunun için yerime, onu halife yaptım.)
O halife olunca, etraftan çoğu insan,
Derlerdi: (Kim oldu ki halife acep şu an,
Birlikte gezerler de, kurtlar ile kuzular,
Yine de kuzulara, gelmiyor hiçbir zarar.) |