Rivayet edilir ki, Âdem aleyhisselam,
Bu dünyadaki yaşı, beşyüz olmuştu ki tam,
Hak teâlâ, Cibril'i gönderip kendisine,
Peygamber yaptı onu, evladı üzerine.
Cibril'le kırk sahife, gönderip cenâb-ı Hak,
Domuz ile şarabı, kıldı haram ve yasak.
Farz kıldı elli vakit namaz kılmalarını.
Oruç ve cenabetten gusül almalarını.
Vakta ki vasıl oldu, dünyada yaşı bine,
Hastalanıp, göç etti ahiret alemine.
Henüz vefat etmeden, Şit adlı evladını,
Çağırıp, yaptı ona en son nasihatını.
Buyurdu ki: (Ey oğlum, alnında parlayan nur,
Muhammed Mustafa'ya mahsus olan bir nurdur.
Bu nuru muhafaza etmeye eyle gayret.
Ve bunu, en pakize bir hanıma teslim et.
Bu hususta, pek fazla dikkat göstermelisin.
Sen de, çocuklarına vasıyyet etmelisin!)
Sonra dedi: (Ey oğlum, yaklaşıyor ecelim.
Benden sonra yerime, halifem ol sen benim.
Gayret eyle yaymaya, Allah’ın bu dinini.
Unutma Rabbimizin Sevgili Habibini.)
Bu vasıyyeti yapıp, buyurdu ki: (Ey oğlum!
Cennetin zeytinini, çok arzu ediyorum.)
Şit aleyhisselam da, giderek Tur dağına,
Ellerini kaldırıp, yalvardı Allah’ına.
Şu nidayı duyurdu, ona Rabbil âlemin:
(Koy çanağı önüne, verilsin istediğin.)
Koydu o çanağını önüne bu emirle.
Doldu gayb aleminden, çanağı zeytin ile.
Âdem aleyhisselam, yiyince o zeytini,
Rabbimiz verdi ona, önceki sıhhatini.
Bir müddet sonra yine, bir daha hastalandı.
Cennet yemişlerini, bu sefer arzuladı.
Gönderdi evladını, getirmeleri için.
Onlar yola çıkarak, gidiyorlardı, lakin,
Gördüler ki, bir grup melekler geliyorlar.
Hazret-i Âdem için “kefen” getiriyorlar.
Melekler dediler ki: (Hemen geri dönünüz!
Babanıza, Cennetten kefen getiriyoruz.)
“Peki” deyip, oradan elleri boş döndüler.
Melekleri, Âdem'in huzurunda gördüler.
Âdem aleyhisselam, konuşurken Cibril'le,
Girdi ve selam verdi, Azrail edeb ile.
Dedi ki: (Hak teâlâ, sana selam ediyor.
Seninçün evladına, baş sağlığı diliyor.)
O anda bir ses duydu: (Yukarı bak ya Âdem!)
Yukarı baktığında, Cenneti gördü o dem.
Gösterdi Allah ona, Cennetteki yerini.
Gördü o, çeşit çeşit Cennet nimetlerini.
O anda melekül mevt, yaklaşarak yanına,
Kavuşturdu bir anda, canını Cânân'ına.
Cibril aleyhisselam, giydirdi bir gömleği.
Şit aleyhisselama, öğretti gasl etmeyi.
Yıkayıp, kefenleyip, kıldılar namazını.
Ebu Kubeys dağına, defnettiler naşını.
|