O mucize deveye, pusu kurup kâfirler,
Ok ile yaralayıp, sonra kesip yediler.
Salih peygamber ise, bütün bunlara rağmen,
Yine dua eyledi, onlara merhameten.
Dedi ki: (Ahir zaman Nebisi hürmetine,
Hidayet ver ya Rabbi, bunların kalblerine.)
Lakin o nasibsizler, yine inanmadılar.
Hatta bu Peygamberi, istihzaya aldılar.
Dediler ki: (Ey Salih, beklemekten usandık.
O bize vaad ettiğin azabı getir artık.
Her zaman diyorsun ki, azabınız çok yakın.
Hani, nerde o azap, gecikmesin o sakın.
Bak, biz senin deveni, kesip de yedik bile.
Sen hâlâ korkutursun, bizi o azap ile.)
Salih aleyhisselam, buyurdu ki: (Niçin siz,
Azabın gelmesinde acele edersiniz?
İstiğfar etseydiniz, keşke Hak teâlâya.
Hiç de uğramazdınız, böylece o belaya.
Allah'a iman edip, istiğfar etseniz hem,
Gelmez üzerinize, artık azap ve elem.)
Dediler: (Sen bu dini, atar atmaz ortaya,
Uğradı Semud kavmi, türlü türlü belaya.
Halbuki evvelce biz, rahat oturuyorduk.
Hiç böyle belalara, giriftar olmuyorduk.)
Salih aleyhisselam, buyurdu: (Hayır ve şer,
Allah'ın takdiri ve emriyle zuhur eder.
Yani her bir hadise, gelir Hak teâlâdan.
Lakin siz, bunlar ile olursunuz imtihan.)
O esnada bir vahiy geldi Salih Nebi'ye:
(Azap geleceğini, kavmine bildir) diye.
Salih aleyhisselam, toplıyarak kavmini,
Bildirdi o azabın, artık geleceğini.
Dedi: (Evlerinizde, üç gün daha kalınız.
Bu üç günün ilkinde, sararır suratınız.
İkinci gün kızarır, kararır üçüncü gün.
Ve helak olursunuz, dördüncüde topyekün.)
Semudlular dedi ki: (Bunları çok dinledik.
Velakin o azaptan, bir işaret görmedik.
Yıllardır bir azapla, bizi korkutuyorsun.
Gelsin artık o azap, ne olacaksa olsun.)
Kâfirler, o gecenin sabahında kalktılar.
Bazı acayip haller görüp dona kaldılar.
Zira kalktıklarında o sabah yerlerinden,
Kanlar fışkırıyordu, devenin izlerinden.
Kızardı o ilk günü, hep ağaç yaprakları.
Ve yine kan kırmızı oldu kuyu suları.
Yüzleri de sapsarı olunca, o kâfirler,
Bunu, birbirlerine görüp haber verdiler.
Sonra, koşup sordular bunu Salih Nebi'ye:
(Bugünkü olanlara, ne diyorsun sen?) diye.
Salih aleyhisselam, buyurdu: (İşte bakın!
Bu, henüz ilk günüdür vaad ettiğim azabın.
Üçüncü gün sonunda, biliniz ki muhakkak,
Sizi helak edecek, azapla cenâb-ı Hak.)
|