Kudüs yakınlarında, Gazze şehrinde doğan,
Bir peygamber idi ki, sultan oldu sonradan.
O, beni İsrail’e peygamber gönderildi.
Ve Mescid-i Aksa’yı, ilk o bina eyledi.
Davud Nebi, ondokuz evladının içinden,
En çok onu severdi, üstün hasletlerinden.
Öyle fazla idi ki idrak ve anlayışı,
Babası, önce ona danışırdı her işi.
Mesela babasının sultanlık zamanında,
İki kadın, birer de oğulları yanında,
Giderken, bir kurt gelip, büyük olan kadının,
Oğlunu, yanlarından alıp kaçtı ansızın.
Lakin kadın, saptırmak istedi hakikati.
Dedi: (Senin oğlunu kurt götürdü, bu kati.)
Küçük kadın, şiddetle etti buna itiraz.
Dedi ki: (Seninkini götürdü, bu olamaz.)
Geri kalan çocuğu paylaşamıyorlardı.
İkisi de, (Bu, benim oğlumdur) diyorlardı.
Aslında, küçük olan kadınındı o oğlan.
Ve yalan söylüyordu maalesef büyük olan.
Bunlar, çocuk yüzünden düşünce ihtilafa,
İşi, Davud Nebi’ye götürdüler bu defa.
Davud Nebi, onları sorup dinlediğinde,
Çocuk, büyük kadının bulunurdu elinde.
Küçük kadın, (Bu benim oğlumdur) dedi, fakat,
Delili olmayınca, edemedi tam isbat.
Bu hususta bir şahit gösteremeyince de,
Büyük kadın lehine hükmetti neticede.
Onlar bu mahkemeden çıkar çıkmaz dışarı,
Oğlu Süleyman’a da söylediler kararı.
Henüz çocuk yaştaydı, dinledi o da yine.
Ve derhal vakıf oldu işin hakikatine.
Dedi: (Bana bir bıçak getirin de bakayım.
İkisi arasında bunu paylaştırayım.)
O böyle söyleyince, küçüğü etti feryat.
Dedi ki: (Ben davamdan ediyorum feragat.
Sakın kesme çocuğu, bu, çok fena bir fiil.
Çocuk bu kadınındır, elbette benim değil.)
Küçük kadın, böylece edince feryat, figan,
Bu kadının lehine hüküm verdi o zaman.
Davud Nebi öğrenip, beğendi bu hükmünü.
Takdir etti oğlunun akli üstünlüğünü.
Ömrünün sonlarında, vahiy geldi ki ona:
Mülk ve saltanatını bıraksın Süleyman’a.
Yerine, onu vekil bıraktığı zamanda,
Oniki yaşındaydı hazret-i Süleyman da.
Buyurdu ki: (Ey oğlum, vekilimsin sen benim.
Dinle ki, şudur sana benim nasihatlerim:
Kızma ve sinirlenme, takvaya sarıl her an.
Ve Allah’tan korkarak, çok sakın her haramdan.
Allahü teâlâya fazla yap ki ibadet,
Allah, böyle kullara verir muvaffakıyet.
Bekleme insanlardan hiçbir şey, hiçbir işte.
Hakiki zenginliğin esası budur işte.
Ve kıskanma kulların elindeki nimeti.
Budur fakirliğin de insanda alameti.
Gayret et iyi olsun, düne göre, bugünün.
Özrü gerektirecek olmasın iş ve sözün.)
|