Âdem aleyhisselam yaratıldığı anda,
Resulullahın nuru parlıyordu alnında.
Ondan itibaren de, Resulullaha kadar,
Nur, temiz alınlardan dolaştı hep bu karar.
Âyet-i kerimede buyuruldu mealen:
(Sen, yani senin nurun, hep secde edenlerden,
Dolaştırılıp sana intikal eylemiştir.)
Yani Nur, hiçbir zaman kâfirden geçmemiştir.
Yaratılan ilk insan Âdem aleyhisselam,
Peygamber-i zişândan zerre taşıdığından,
Nur, emanet olarak kondu onun alnına.
Zühre yıldızı gibi başladı parlamaya.
Bu zerreyle birlikte (Nur) da Âdem Nebi'den,
Havva validemize geçti müteakiben.
Hazret-i Havva’dan da, Şit aleyhisselama,
Ondan da geçiverdi onun evlatlarına.
Hep temiz erkeklerden, hep temiz kadınlara,
Temiz kadınlardan da, hep temiz adamlara.
Yani hep müminlerden dolaşarak bu minval,
Nihayet sahibine eylemiştir intikal.
Âdem Nebi’nin yaşı, vakta ki erdi bin’e,
Hastalanıp, göç etti ahiret âlemine.
Henüz vefat etmeden, Şit adlı evladını,
Çağırıp, yaptı ona şu son nasihatını:
Buyurdu ki: (Ey oğlum, alnında parlayan Nur,
Muhammed Mustafa’ya mahsus olan bir nurdur.
Bunu muhafazada gayret eyle sen dahi.
En pakize hanıma teslim et emaneti.
Bu hususa çok fazla ver sen de ehemmiyet.
Sen de, çocuklarına böyle eyle vasiyet.)
Hepsi, babalarının tutup vasiyetini,
Çok iyi korudular bu Nur emanetini.
Hep mümin alınlardan geçerek o Nur yine,
Ulaştı en nihayet hakiki sahibine.
Yani Resulullahın dedelerinin hepsi,
Mümin ve pek şerefli kimselerdi cümlesi.
Onlardan birisinin, iki oğlu olsaydı,
Veyahut bir kabile, ikiye ayrılsaydı,
Resulullahın Nuru, daha şerefli olan,
Oğul ve kabilede bulunurdu her zaman.
Her asırda, Resulün dedesi olan zatlar,
Yüzlerindeki nurdan bilinirdi aşikâr.
Seçkin bir soy vardı ki, işbu nuru taşıyan,
Onlar, güzel ve nurlu olurdu başkasından.
Bu nurla, o kimseler, kardeşlerinden bile,
Ayrılır, daha üstün olurdu o kabile.
Hazret-i İbrahim’in babası Taruh dahi,
Asil bir aileden, temiz bir mümin idi.
Halilullah, dünyaya gelmeden önce fakat,
Oğlunu göremeden imanla etti vefat.
Yine mümine idi validesi Emile,
Oğluna, bu Taruh’tan kalmış idi hamile.
Azer diye kardeşi var idi ki Taruh’un,
Ölünce, bunun ile evlenmişti bu hatun.
Azer, Halilullahın değildi öz babası.
Hem amcası olurdu, hem de üvey babası.
|