Peygamber-i zişânın doğumuna, iki ay,
Vardı ki, o günlerde vaki oldu bir olay.
Yemende bir hükümdar var idi ki bir zaman,
Adı Ebrehe olup, değil idi Müslüman.
Bu hükümdar gördü ki, her senede bir kere,
İnsanlar, güruh güruh gidiyorlar bir yere.
O bunları görünce, eyledi hayli merak.
Bir gün adamlarını yanına çağırarak,
Sordu ki: (Bu insanlar, böyle yaya, süvari,
Nereye gidiyorlar ve nedir gayeleri?)
Dediler ki: (Bir hane var ki Mekke şehrinde,
Ziyarete giderler onu Hac mevsiminde.
Zira Müslümanlarca çok kutsal ve mükerrem,
Ev olup, ziyareti büyük ibadettir hem.)
Sordu ki: (O haneyi ne ile yapmışlardır?)
Dediler ki: (Esası, yalnız taş ve topraktır.
Lakin Hak teâlânın indindeki kıymeti,
Çok olup, bunun için celb eder bu milleti.)
Ebrehe düşündü ki: Onun mukabilinde,
Bir bina yapayım ki ben de San’a şehrinde,
Olmasın o binanın dünyada bir benzeri.
Herkes, ziyaret için tercih etsin bu evi.
Verdi bu vazifeyi en meşhur mimarlara.
Harcadı bunun için, milyarla altın, para.
Bizans imparatoru olan kimseye dahi,
Arz edip, yardımını istedi bizatihi.
Muhteşem bir kilise yaptılar özenerek.
Altın yaldızlar ile süslediler onu pek.
Ve hemen dört bir yana verdiler ki bir haber:
Herkes, bu kiliseyi ziyarete geleler.
Lakin gelen olmadı onun ziyaretine.
Herkes, eskisi gibi Kâbe’ye gitti yine.
Onun bu binasına etmediler itibar.
Hakaret gözü ile ettiler ona nazar.
Bu durum, Ebrehe’nin çok bozdu moralini.
Halbuki tutar mıydı bu, Kâbe’nin yerini?
O günlerde biri de, bu binaya girerek,
Geceledi içerde bir yerde gizlenerek.
Hakaret maksadıyla, binanın her yerine,
Pisleyip, terk eyledi binayı hemen yine.
Bekçiler, sabahleyin vaziyeti gördüler.
Ve hemen Ebrehe’ye bunu haber verdiler.
Ebrehe bunu duyup, gadaplandı bir nice.
Aklı başından gidip, sinirlendi iyice.
Dedi ki: (Ben de gidip, Kâbe’yi yıkacağım.
Öyle ki, taş üstünde taş bırakmayacağım.
Bunun intikamını alacağım!) diyerek,
Topladı ordusunu fena hiddetlenerek.
(Mahmude) namı ile bir fil’i vardı onun.
Harplerde, en ilerde, o giderdi ordunun.
O bulunduğu zaman harplerin birisinde,
Ordu galip gelirdi bu filin sayesinde.
Üçyüzbin askeriyle, dörtbin de fil'i vardı,
Hele Mahmude fili, medar-ı iftihardı.
|