Peygamber-i zişânın doğmasına mukaddem,
Çok müthiş bir zulmete gömülmüştü bu âlem.
İnsanlar azgınlaşmış, unutmuştu Allah’ı.
Yayılmıştı her yere mazlumun ah-ü vahı.
Unutulmuş, Allah’ın gönderdiği hak dinler.
Almıştı yerlerini, beşeri düşünceler.
Musa Kelimullahın dini unutulmuştu.
Tevrat yok edilmiş ve tamamen bozulmuştu.
Hazret-i İsa’nın da dini hıristiyanlık,
Bozulup, üç tanrı’ya inanılırdı artık.
İranlılar, şaşkınca ateş’e tapıyordu.
Bin senedir o ateş, hiç söndürülmüyordu.
Arabistan’da dahi, insanlar çok sapıtmış,
Put yerleştirmişlerdi Kâbe’ye üçyüzaltmış.
Beytullahın olduğu Mekke’de bile, o an,
Sel gibi akıyordu küfür, günah ve isyan.
Son haddine varmıştı zulüm ve ahlaksızlık.
İftihar vesilesi olmuştu bunlar artık.
Dini, ruhi, siyasi bakımdan Arabistan,
Kopkoyu bir karanlık içindeydi o zaman.
Zaman-ı cahiliye denir ki o devire,
Azgınlık ve şaşkınlık yayılmıştı her yere.
Ne içtimai düzen, ne siyasi bir nizam,
Olmayıp, karışıklık sarmıştı her yeri tam.
İçki, kumar, hırsızlık, zina ve ahlaksızlık,
İcra ediliyordu ne varsa her fenalık.
Kadınlar, bir mal gibi alınıp satılırdı.
Kız çocuğu doğması, zül, ayıp sayılırdı.
Felaket, yüz karası gelirdi bu onlara.
Kızları, diri diri gömerlerdi kumlara.
(Babacığım!) diyerek boynuna sarılsa da,
Acı feryatlar ile, ağlayıp yalvarsa da,
Yine de gömerlerdi onları diri diri.
Hiç bu cinayetlerden sızlamazdı kalbleri.
Bütün bunlardan başka, hazret-i İbrahim’in,
Doğru dinine bağlı, inançlı, temiz mümin,
Kimseler de vardı ki, Allah’a inanırlar.
Ve uzak dururlardı putlardan yalnız bunlar.
Peygamber-i zişânın anne, baba, dedesi,
Böyle kimselerdi hep, bilcümle sülalesi.
Lakin o azgınları, ebedi Cehennemden,
Kurtaracak kahraman lazımdı çok geçmeden.
Nitekim doğmasına, az zaman kalmıştı hem.
Onu karşılamaya hazırlanırdı âlem.
İnsanlara, ebedi refahı göstermeye,
Bir merhamet deryası geliyordu bu kere.
Makam-ı mahmud ile Şefaat-i kübranın,
Sahibi geliyordu hem dahi gayet yakın.
Hep temiz alınlardan gelen Nur’un sahibi,
O eşsiz büyük insan geliyordu nur gibi.
Allahü teâlânın Habibim dediği zat,
Varlıkların özü ve hülasa-i mevcudat,
Hürmetine her şeyin yaratılmış olduğu,
Âleme rahmet olan bir (Sultan) geliyordu. |