Müşrikler işkencede, yaşlı genç, kadın erkek,
Gibi ayırımlarda bulunmazlar idi pek.
Kimi bulurlar ise, ilk iman edenlerden,
Ona çok işkenceler yapıyorlardı hemen.
Bir de (Zinnire hatun) var idi ki, kimsesiz.
O da, iman etmekle şereflenmişti henüz.
Müslüman olduğunu haber aldıklarında,
Ona da, işkenceye başladılar anında.
Boğazını sıkarak, derlerdi: (Dön dininden!)
O, bayılıp düşerdi, nefesi bittiğinden.
Bilhassa Ebu Cehil yapıyordu böyle hep.
Hatunun, görmez oldu gözleri bundan sebep.
Ebu Cehil dedi ki ederek hem istihza:
(Gördün mü, gözlerini kör etti Lat ve Uzza.)
Zinnire hatun ise, dedi: (Ya Eba Cehil!
Hayır, asla bu senin dediğin gibi değil.
Lat ve Uzza putları, hiçbir işe yaramaz.
Kendine tapmayanı, tapandan ayıramaz.
Ve lakin benim Rabbim, gözlerimin nurunu,
İadeye kadirdir, yapabilir O bunu.)
Onun bu dileğini, gerçekten cenâb-ı Hak,
Kabul edip, gözleri açıldı tam olarak.
Ve hatta eskisinden görürdü daha iyi.
Bunu, o kâfirlerin gördüler hepsi dahi.
Lakin inatlarından imana gelmediler.
Açık mucizelere, (Bu, sihirdir) dediler.
Onlar, Resulullaha baş gözüyle bakarak,
İman edemediler, çok fena aldanarak.
Hatta aralarında toplanıp ara ara,
Derlerdi: (Şaşılmaz mı Ona inananlara?
Muhammed’in bu dini doğru olsaydı şayet,
Onlardan daha önce, biz inanırdık elbet.
Bakın Ona uyanlar, fakir kölelerdir hep.
Onlar, bizden önce mi doğruyu buldu acep?)
Sahabe-i kiramın çektiği ızdıraba,
Pek çok üzülüyordu o Resul-i mücteba.
İslam’ın yayılması, öğrenilmesi için,
Emniyetli bir yere ihtiyaç vardı ilkin.
Erkam hazretlerinin var idi ki bir evi,
Onu seçti bu işe Allah’ın Peygamberi.
Bu, Safa tepesinin, tam doğu cihetinde,
Yüksekçe bir yerdeydi, dar bir sokak içinde.
Kâbe görülüyordu rahatlıkla oradan.
Ve çok elverişliydi emniyet bakımından.
Kontrolü yönünden de, zira gelen gidenin,
Yeri, gayet uygun ve müsaitti bu evin.
Resulullah bu evde, gündüz oturuyordu.
Eshabına İslam’ı her gün anlatıyordu.
Müslüman olacaklar, gelirlerdi bu eve.
Ve şereflenirlerdi imana gelmek ile.
Allah’ın Habibinin, kalblere deva olan,
Mübarek sohbetini, o mübarek ağzından,
Nefes almaz şekilde, edeple dinlerlerdi.
Hatta yutarcasına, bir bir ezberlerlerdi.
|