Dedim ki: (Babacığım, dediğin o bağlara,
Bu sabah çıkıp gittim, dolaşırken bir ara,
Rastladım yol üstünde kilisenin birine.
Merak edip, hemence girdim içerisine.
Baktım, bir çok insanlar ediyorlar ibadet.
Onların bu halleri, hoşuma gitti gayet.
Onlar, görmedikleri, her şeye kadir olan,
Kudretli bir Allah’a ediyorlar hep iman.
Ben onları görünce, anladım ki muhakkak,
Onların bu dinleri, bizimkinden daha hak.)
Babam bunu duyunca, bana dedi: (Ey oğlum!
Bu düşüncen çok yanlış, sana doğru diyorum.
Baban ve ecdadının dini daha doğrudur.
Onların hallerine aldanma, doğru budur.)
Dedim ki: (Hayır baba, ben öğrendim her şeyi.
O din, bizim bu dinden daha doğru ve iyi.
Onlar inanıyorlar, hak olan bir Allah’a.
İnandım ki o dinden, iyi din yoktur daha.)
Babam bana çok kızıp, ayak ve ellerimden,
Bağlayıp, bir odaya hapsetti beni hemen.
O halimde ben yine, Şam’ı düşünüyordum.
Oraya girmek için, çareler arıyordum.
Ve bir gün öğrendim ki, köyümüzden tâ Şam’a,
Bir kervan gidecekmiş, hem de o gün akşama.
Ellerimi çözerek, gizlice kaçtım evden.
Şam’a giden kervana, katıldım gidip hemen.
Şam’a vasıl olunca, hıristiyan dininin,
En büyük âlimini öğrendim hemen ilkin.
Sevinç ve heyecanla, gidip buldum âlimi.
Huzuruna varınca, arz eyledim halimi.
Dedim ki: (İzin verin, kalayım evinizde.
Olayım gece gündüz sizin hizmetinizde.
Yeter ki, öğreneyim hıristiyan dinini.
Tanıtın bir de bana, âlemlerin Rabbini.)
O kabul eyleyince, hizmetine girdim tam.
Böyle onun yanında, bir müddet ettim devam.
Kilise işlerini idame ediyordum.
Ve hıristiyanlığı ondan öğreniyordum.
Lakin bir müddet sonra, anladım ki ben bizzat,
O, dedikleri gibi değilmiş iyi bir zat.
Zira fakirler için aldığı akçeleri,
Fakirlere vermeyip, yığıyordu ekseri.
Yedi küp doldurmuştu altın ve gümüşlerden.
Ve hatta benden gayri, yok idi bunu bilen.
Bir müddet sonra bu zat, göçtü ebediyete.
Geldi hıristiyanlar, defin için hizmete.
Dedim ki: (Neden buna ilgi gösterirsiniz?
Bu, hürmet edilmeye layık değil, biliniz.)
Bana inanmayınca, söyledim hakikati.
O zaman inandılar onlar da bana kati.
(Bu, techiz ve tekfine layık değil) diyerek,
Cenazesini alıp, ettiler bir yere terk.
O âlimin yerine, geçti başka birisi.
Onun, dünya malıyla yok idi bir ilgisi.
|