Peygamber efendimiz, Muhacirlerden sonra,
(Fikriniz nedir?) diye, sual etti Ensara.
Sa’d bin Mu'az kalkıp, dedi: (Ya Resulallah!
Allah ve Resulüne iman ettik biz vallah.
Elbet hak ve doğrudur her getirdiğin senin.
İtaat hususunda, söz verdik sana kesin.
Bizler, o sözümüzden, asla geri dönmeyiz.
Her nereye gidersen, biz dahi emrindeyiz.
Başımız üzerinde tutarız her emrini.
Yeter ki bildir bize, ne ise dileğini.
Denize dalsan bile, biz de hemen dalarız.
Hiçbirimiz, bir adım bundan geri kalmayız.
Hatır-ı şerifinde ne varsa, bize emret.
Tutarız can ve başla, etmeyiz muhalefet.
Bizim bir tek gayemiz, seni sevindirmektir.
Böylelikle rızana ve sevgine ermektir.
Yoluna feda olsun, malımızla canımız.
Çekinmeyiz düşmandan, savaşta sabırlıyız.)
Bu söze katıldılar hepsi can-ü gönülden.
Uğrunda can vermeye, söz verdiler o günden.
Resulullah buyurdu: (Ey Eshabım, gün bu gün.
Allah’ın lütfu ile şad olarak yürüyün.
Zira ben, kâfirlerin, bu savaş meydanında,
Ölecekleri yeri, görüyorum şu anda.)
Müminler bu müjdeyi, Hakkın Sevgilisinden,
Alınca, bir aşk ile yürüdüler izinden.
Bedir’in yakınına vardıklarında onlar,
Bir kısım Sahabeye, şu emri buyurdular:
(İşte, şu ilerdeki tepenin yakınında,
Bilgi edinirsiniz, o müşrikler hakkında.)
Hazret-i Ali ile, birkaç kişi gittiler.
İki kişiyi tutup, Resule getirdiler.
Resulullah sordu ki: (Kureyş nerelerdedir?)
Dediler: (Şu tepenin hemen gerisindedir.)
Sonra, (Kaç kişilerdir?) diye sual edince,
Cevaben dediler ki: (Bilmiyoruz iyice.)
Sordu yine: (Bir günde, kaç deve kesiyorlar?)
(Bir gün dokuz, bir gün on) diye arz etti onlar.
O zaman Resulullah, şöyle buyurmuşlardır:
(Öyle ise binden az, dokuzyüzden fazladır.)
Sordu ki: (Kimler vardır, Kureyş ulularından?)
Onlar da, birkaç kişi söylediler o zaman.
(Utbe, Şeybe, Ebu Cehl...) diye saydıklarında,
Eshabına dönerek buyurdu ki o anda:
(Ey sevgili Eshabım, öyleyse Mekke ehli,
Ciğerparelerini size feda eyledi.)
Sonra hazret-i Ömer, Resulün emri ile,
Gitti, Kureyşlilerle andlaşmak gayesiyle.
Dedi: (Ey Kureyşliler, Allah’ın Peygamberi,
Buyurur ki, bu işten vaz geçip dönün geri.
Sizden başkalarıyla çarpışmak, zira bana,
Sizlerle çarpışmaktan, makbuldür elbet daha.)
Ebu Cehil dedi ki: (Bunu kabul etmeyiz.
İntikam almadıkça, asla geri dönmeyiz.
Tâ ki bu beldelerde, bizim kervanımıza.
Cesaret edemesin bir kimse taarruza.)
|