Resulün emri ile, bu üç büyük sahabi,
Küffârın karşısına dikildi arslan gibi.
Kureyş'ten o üç kişi, sordular: (Siz kimsiniz?
Dengimizseniz eğer, sizinle cenk ederiz.)
Onlar, kendilerini tanıttılar tek be tek:
(Ben Hamza'yım, Ali'yim, Ubeyde'yim!) diyerek.
Dediler: (Bizim gibi, siz de şereflisiniz.
Sizinle çarpışmayı kabul ettik şimdi biz.)
Mücahidler, onları imana etti davet.
Lakin onlar reddedip, etmediler icabet.
O zaman üçü birden, kılıçları çektiler.
Müşriklerin üstüne, saldırıya geçtiler.
Hazret-i Hamza ile, Allah arslanı Ali,
Bir anda öldürdüler Utbe ile Velid’i.
Ubeyde de, Şeybe’yi yaraladı o ara.
Ve lakin kendisi de, Şeybe'den aldı yara.
Hazret-i Hamza ile Ali bunu gördüler.
Yetişip, bir hamlede Şeybe’yi öldürdüler.
Hazret-i Ubeyde’nin yaralı ayağından,
Dışarı, kan ve ilik akıyordu durmadan.
Lakin hiç aldırmayıp o yine bu haline,
Şöyle sual eyledi Allah’ın Habibine:
(Ya Resulallah sana, feda olsun her şeyim.
Bu halimle ölürsem, ben şehid değil miyim?)
Resulullah da, (Evet, sen şehidsin) dediler.
Cennetlik olduğunu ona müjdelediler.
Harp bitip de dönerken, o hazret-i Ubeyde,
Şehiden vefat etti, Safra denen bir yerde.
Üç mühim adamını kaybeden o müşrikler,
Moralleri bozuldu ve şaşkına döndüler.
Ve lakin Ebu Cehil, bu morali düzeltmek,
Maksadıyla dedi ki: (Bu, mühim değildir pek.
Onlar acele edip, çarpışmaya girdiler.
Bu sebeple, boş yere onlar katledildiler.
Yemin ediyorum ki, o Müslümanları biz,
İple bağlamadıkça, geri dönmeyeceğiz.)
Kahraman mücahidler, bu müşrik güruhunu,
Cezalandırmak için, sabırsızlanıyordu.
O sırada bir kişi, müşrikler tarafından,
Kureyş'in en cesur ve ok atıcılarından,
Çıktı ve karşısına er istedi o saat.
Hazret-i Ebu Bekrin oğlu idi bu, fakat.
Müşriklerin safında bulunuyordu o an.
Çünkü henüz imana gelmemişti o zaman.
Müminlerin safından, derhal biri fırlayıp,
Dikildi karşısına, kılıcına davranıp.
Bu dahi, ilk imana gelmekle şereflenen,
Hazret-i Ebu Bekri Sıddık idi gerçekten.
Yani karşıdakinin babası idi bu zat.
Oğlunun karşısına çıkmıştı kendi bizzat.
Onunla çarpışmaya atılmıştı ileri.
Ve lakin Resulullah, çağırdı onu geri.
Buyurdu: (Ya Eba Bekr, şunu iyi bilesin.
Sen, benim gözüm ile kulağım yerindesin.)
|