Başlamak üzereyken Uhud muharebesi,
Kaldırdı bir kılıcı, Allah’ın Sevgilisi.
O kılıç üzerinde, var idi şu yazılar:
(Korkaklıkta ar vardır, yiğitlikte itibar.)
İşte Resul-i ekrem, bu kılıcı alarak,
Mübarek eli ile havaya kaldırarak,
Şöyle buyurdular ki Eshabına hitaben:
(Ey Eshabım, acaba kim alır bunu benden?)
Onu almak üzere, uzanınca çok Eshap,
Resulullah bu sefer, eyledi şöyle hitap:
(Bu kılıcın hakkını vermek üzere, şu an,
Bu şartla, bu kılıcı kim alır aranızdan?)
Eshab, Resulullahın bu sözünü duydular.
Ellerini indirip, hepsi geri durdular.
Zübeyr bin Avvam ise, arz etti ki: (Bendeniz,
O kılıcı alırım müsaade ederseniz.)
Hazret-i Ebu Bekir ve başkaları yine,
İstediler ve lakin vermedi hiçbirine.
Sonra Ebu Dücane gelip sual etti ki:
(Peki ya Resulallah, bunun hakkı nedir ki?)
Buyurdu: (Onun hakkı, kırılıncaya kadar,
Durmadan kâfirlere vurmaktır aynı karar.
Şehid olana kadar, onunla çarpışmaktır.
Ve asla kâfirlerin önünden kaçmamaktır.)
Sonra Ebu Dücane dedi: (Ya Resulallah!
Ben, bu hakkı yerine getiririm inşallah.
Bu kılıcı, bu şartla alıyorum) diyerek,
Alıp girdi meydana, beyitler söyleyerek.
Çalımlı ve gururlu bir tarzda yürüyordu.
Üstünde bir gömlekten başkaca birşey yoktu.
Onun bu salınarak yürüyüşü, aslında,
Pek hoş karşılanmadı Sahabe arasında.
Resulullah o zaman, Eshabına dönerek,
Buyurdu: (Doğru değil bu çalımla yürümek.
Gururlu yürümesi, elbette bir müminin,
Gelmesine sebeptir gadab-ı ilahinin.
Ancak düşmana karşı harp edildiği saat,
Çalımlı yürümeye, vardır izin ve ruhsat.)
O an Halid bin Velid, emrindeki kuvvetle,
Hücuma geçti birden, sürat ve hararetle.
Yerinde duramayan Eshab-ı kirama da,
Verdi hücum emrini Resulullah o anda.
Tekbir sedalarıyla doldu birden o meydan.
Herkes, göğüs göğüse çarpışıyordu o an.
Önde hazret-i Hamza çarpışırken o ara,
O gün, iki kılıçla saldırırdı küffâra.
Halid ibni Velid’in süvari kuvvetleri,
Ok atışları ile püskürtüldü hep geri.
Halid bunu görünce, bir kavis çizerekten,
Dağdaki dar geçide, dolaşıp geldi hemen.
Hazret-i Abdullah’la, elli kadar sahabi,
Derhal karşı koydular onlara arslan gibi.
Pek şiddetli olarak, ok atışları ile,
Onun kuvvetlerini püskürttüler geriye.
|