Peygamber efendimiz, Eshabiyle beraber,
Mekke’nin hududuna gelip mola verdiler.
O hududun dışında, kurdurdu çadırları.
Lakin hudut içinde, kıldırdı namazları.
Kuraklıktan su yoktu kuyuların birinde.
Yalnız Resulullahın su vardı ibriğinde.
Bunu, Resulullaha gelip arzeylediler.
(Yanımızda hiç su yok, biz mahvolduk) dediler.
Buyurdu: (Bulunduğum müddetçe ben sizinle,
Asla mahvolmazsınız, Allah’ın izni ile.)
Ve elini, ibriğin üzerine koyarak,
Sonra, Besmele ile yukarı kaldırarak,
Eshabına, (Alınız!) diye buyurduğu an,
Su akmaya başladı parmak aralarından.
Kana kana su içip, abdestleri aldılar.
Ve bütün kırbaları su ile doldurdular.
At ve develeri de, suladılar o ara.
Bakıp gülümsüyordu Resulullah onlara.
Hazret-i Cabir der ki: (Bindörtyüz kişi idik.
Herbirimiz o sudan abdest aldık ve içtik.
Eğer yüzbin kişi de olsa idik hem dahi,
Yine kâfi gelirdi o su bize vallahi.)
Huzaa kabilesi vardı ki o zamanlar,
Dost idiler her zaman, Müslümanlarla onlar.
O kabile reisi, Büdeyl namında bir zat,
Geldi Resulullahın huzurlarına bizzat.
Dedi ki: (Kureyşliler, civar kabilelerden,
Çok asker toplayarak, bir ordu kurdu hemen.
Şimdi, Hudeybiye’ye yakın yere geldiler.
Geri dönmemek için, hepsi yemin ettiler.
Zira Kureyşlilerin yegane gayeleri,
Şudur ki, Beytullaha sokmayalar sizleri.
Aksi halde, sizinle isterler kıtal yapmak.
Bu hususta cümlesi, eylediler ittifak.)
Resulullah buyurdu: (Cenk için gelmedik biz.
Sırf ziyaret etmektir Beytullahı gayemiz.
Yani biz cenge değil, geldik umre yapmaya.
Yok asla niyetimiz, onlarla savaşmaya.
Onlar istiyorlarsa illa da cenk etmeyi,
Onlardan daha fazla, biz isteriz bu cengi.
Katledinceye kadar hepsini birer birer,
Savaşırım onlarla, bunu böyle bileler.
Zaten harpler, onları pek fazla yıpratmıştır.
Güçsüz yapıp, bir hayli zaafa uğratmıştır.
Ama istiyorlarsa, Kureyş ile şimdi biz,
Mütareke müddeti tayin edebiliriz
Ve o müddet içinde, emniyette olsunlar.
Beni, kabilelerle başbaşa bıraksınlar.
Ben galip gelir isem diğer kabilelere,
Ve onlar da Müslüman olurlarsa bu kere,
Kureyş müşrikleri de isterlerse o zaman,
Hidayete kavuşup, olurlar hep Müslüman.
Ben galip gelemezsem, o hal ve şartta onlar,
Daha kuvvetlenmeye zaman bulmuş olurlar.)
|