Peygamber efendimiz, o günlerde Eshaba,
Buyurdu: (Şu mektubu, içinizden acaba,
Mısır hükümdarına, kim götürüp iletir?
Onun mükafatını, Rabbimiz kat kat verir.)
Ayağa fırlayarak Hatip adlı sahabi,
Dedi: (Ben götürürüm ey Allah’ın Habibi!)
Buyurdu ki: (Ey Hatip, Rabbimiz bunu, senin,
Hakkında çok hayırlı ve mübarek eylesin.)
Hatip, mektubu alıp, evine gitti hemen.
Sefer hazırlığını yaparak çıktı evden.
Mukavkıs hükmederdi o zamanlar Mısır’a.
Ve İskenderiye’de bulunurdu o sıra.
Varıp hazret-i Hatip, Resulün mektubunu,
Mukavkıs’a verince, okudu hemen onu.
Peygamber efendimiz, bu mektubunda yine,
Davet buyuruyordu onu İslam dinine.
Mukavkıs, o mektubu okuyunca dedi ki:
(Seni gönderen o zat Peygamber midir peki?)
O, (Elbette) deyince, dedi ki: (Öyle ise,
Bir şeyi sual etmek istiyorum ben size.
Kavmi, ana yurdundan onu çıkardığında,
O, neden onlar için etmedi hiç beddua?)
O, cevaben dedi ki: (İsa Peygamber dahi,
Öldürülmek istendi kavmince bizatihi.
İşte İsa Nebi de, o sıkışık anında,
Beddua etmemişti o kişiler hakkında.)
Bu cevabı beğenip, dedi: (Sen, bir hakimsin.
Bir hikmet sahibinin yakınından gelirsin.)
Ve sordu ki: (Ey Hatip, o Peygamber ne diyor?
Yani O, insanları neye davet ediyor?)
Dedi: (Peygamberimiz, diyor ki insanlara:
Tek Allah’a inanın, o Allah tektir zira.
Beş vakit namaz kılıp, orucunuzu tutun.
Bir söz verdiğinizde, o sözde elbet durun.)
Mukavkıs, daha sonra dedi ki: (Bana, esas,
Onun şemailinden bahseder misin biraz.)
Hazret-i Hatip dahi, bu istek üzerine,
Bir miktar tarif etti Resulü kendisine.
Meğer Resulullahın evsafını o dahi,
Semavi kitaplarda okumuş bizatihi.
Dedi: (Var o kişide daha başka vasıflar.
Mesela gözlerinde biraz kırmızılık var.
Sırtında, Peygamberlik mührü vardır ey Hatip!
Onu himaye eder, amcası Ebu Talip.)
O böyle söyleyince, Hatip dedi: (Doğrudur.
Onda, bu bahsettiğin vasıflar da bulunur.)
Mukavkıs rica etti: (Az daha anlat) diye.
Dedi: (Sadaka almaz, kabul eder hediye.
Aynaya nazar eder ve tarar saçlarını.
Yanından hiç ayırmaz, tarak ve misvakını.)
Mukavkıs, tasdik etti sözlerini Hatib’in.
Dedi ki: (Bir Peygamber gelecektir, velakin,
Şam'dan çıkacağını sanıyordum Onun ben.
Sair Peygamberler de, çıkmışlardır o yerden.)
|