Resulullah, Mekke’yi fethetmek maksadiyle,
Medine’den çıkınca kahraman Eshabiyle,
Bir kısım kabileler zannettiler ki, bunlar,
Kendi üzerlerine savaşa geliyorlar.
Bunlar, Hevazin ile, Sakif idi ki, hemen,
Savaş hazırlığına başladılar o günden.
Lakin Mekke fethine gidildiğini, onlar,
Sonradan öğrenince biraz rahatladılar.
Ama devam ettiler, bu hazırlıklarına.
Hatta daha ziyade hız verdi onlar buna.
Zira düşündüler ki: Mekke fethedilince,
Bizim üzerimize gelirler binnetice.
Ve yine dediler ki: Biz savaşçı milletiz.
Onlarla savaşırsak, elbette biz yeneriz.
Sebebine gelince, onlar, bugüne kadar,
Harp bilen bir kavimle hiç karşılaşmadılar.
Bütün hünerimizi, bu cenkte gösterelim.
Savaş nasıl olurmuş, onlara öğretelim.
Ve yirmibin kişilik kuvvetli bir orduyla,
Hevazin kabilesi, çıktılar o gün yola.
Başlarında Malik bin Avf diye biri vardı.
Bunlar, kendilerine çok güveniyorlardı.
Hatta zoru görünce kaçmamaları için,
Harbe, kadınları da geliyordu hepsinin.
Bu haberi Mekke’de işitince o Server,
Tahkik için, birini o yere gönderdiler.
O, bu emri alınca, Mekke’den hareketle,
Girdi düşman içine, tebdil-i kıyafetle.
Asıl niyetlerini öğrenip döndü geri.
Ve Resul-i zişâna arz etti bilgileri.
Peygamberimiz dahi, Eshabını toplayıp,
Attab ibni Esed’i, Mekke’ye vali yapıp,
Onikibin kişilik kahraman ordusuyla,
Hareket emri verip, süratle çıktı yola.
İslam’ın sancağını, emri ile Resulün,
Ali bin Ebi Talip taşıyor idi o gün.
Ve öncü kuvvetlerin kumandanlığını da,
Yine Halid bin Velid yapıyordu o anda.
Kâinatın sultanı, üst üste zırh giyerek,
Ve Düldül adındaki katırına binerek,
Şevval’in onbirinci gününün gecesinde,
Geldi ordusu ile, tam Huneyn vadisine.
O sabah namazını, kıldırıp cemaatle,
Harekete geçirdi ordusunu süratle.
Lakin pusu kurmuştu bu vadide düşmanlar.
Bundan habersiz idi, o anda Müslümanlar.
Alaca karanlıktı ortalık zira o an.
Haberdar olmadılar, pusu kurduklarından.
|