O Serverin torunu hazret-i Hasan dahi,
Resulün huzuruna gelerek bizatihi,
Dedi: (Ey dedeciğim, senin ayrılığına,
Kimler nasıl sabreder, nasıl dayanır buna?
Senden sonra Eshabın ve bütün Müslümanlar,
O güzel ahlakını nerelerde bulurlar?)
O, bunları söyleyip, ağladı sonra hatta.
Onu görüp ağladı ezvac-ı tahirat da.
Dışarıda, Eshabın ileri gelenleri,
Bu sesleri duyunca, dağlandı gönülleri.
Zira öğrendiler ki, şiddetlenmiş hastalık.
Onlar da ağlamaya başladı hepsi artık.
Dediler ki: (Ne olur, açınız da kapıyı,
Görelim son bir defa Resul-i müctebayı.)
Bunu, Resul-i ekrem içeriden duydular.
(Kapıyı açın!) diye, işaret buyurdular.
Sahabe-i kiramın ileri gelenleri,
Hepsi, yaşlı gözlerle girdiler hep içeri.
Resulullah buyurdu: (Ey Eshabım, şimdi siz,
Halkın en üstünü ve şereflilerisiniz.
Sizden sonra dünyaya, her kim gelirse gelsin,
Yine yarın Cennete, siz girersiniz ilkin.
Siz, Kur’an-ı kerimi edinin rehber, imam.
Dinin hükümlerine ittiba eyleyin tam.)
Sonra, (Tebliğ ettim mi ya Rabbi?) buyurdular.
Ve peşinden mübarek gözlerini yumdular.
Aliyyül Mürteza’nın bir göz işaretiyle,
Dışarıya çıktılar hepsi gözyaşlarıyle.
Aişe validemiz içeri girdi o an.
Bir nasihat istedi Peygamber-i zişandan.
(Ya Aişe, evinin köşesinde oturup,
Kendini muhafaza eyle) diye buyurup,
Yatağının içinde başladı ağlamaya.
Mübarek gözlerinden başladı yaş akmaya.
Ümmü Seleme dahi üzülüp oldu mahzun.
Dedi: (Ya Resulallah, ne için ağlıyorsun?)
Buyurdu: (Şu sebepten ağlarım ki şu zaman,
Rabbimiz, ümmetime merhamet etsin ihsan.)
Güneş hayli yükselmiş, tepeye yaklaşmıştı.
Resulün vefatına çok az zaman kalmıştı.
Artık son anlarını yaşıyordu o saat,
Yine de Eshabına ediyordu nasihat.
Buyurdu: (Kölelere merhametli olunuz.
Elbiseler giydirip, onları doyurunuz.
Onlarla konuşurken, olun gayet yumuşak.
Ve beş vakit namaza, devam edin muhakkak.
Kadınlarınız ile, köleler hakkında hem,
Allahü teâlâdan korkunuz yine her dem.)
Sonra buyurdular ki: (Ya Rabbi beni affet.
Beni, refik-i a’la zümresine dahil et.)
|