Her ne zaman söylense iyi huy, güzel ahlak,
O anda, Resulullah hatırlanır muhakkak.
Zira O, çok iyilik ve ihsanlar ederdi.
Ama kendi, yoklukla yaşamayı severdi.
O, yaşıyor idi ki hatta öyle bir hayat,
Hatırına gelmezdi yemek içmek ve rahat.
Ne vakit gelir ise, o zaman yerdi taam.
Kabul eder ve yerdi, etseler neyi ikram.
Bazan aylarca az yer, az yemeyi severdi.
Bazan orta miktarda ve bazan da çok yerdi.
Yemeklerin sonunda, su içmezdi o Server.
Suyu, oturur iken içiyordu her sefer.
Yine başkalarıyla oturup yemek yerken,
Herkesten daha sonra el çekerdi yemekten.
Hediye kabul edip o Server-i kâinat,
Karşılığında dahi, verirdi ona kat kat.
Yine Peygamberimiz, âdeti mucibince,
Çeşitli elbiseler giyerdi gereğince.
Yabancı devletlerin gelince sefirleri,
Giyerdi çok kıymetli, nefis elbiseleri.
(Muhammed Resulullah) yazardı yüzüğünde.
Onu, mühür olarak kullandı bir ömründe.
İçi, hurma ağacı ipliği dolu olan,
Deri yatak üstüne yatardı çoğu zaman.
Sağ avcunu koyarak, sağ yanağı altına,
Sağ yanı üzerine yatardı yatağına.
Hiç sadaka almaz ve zekat kabul etmezdi.
Çiğ soğan ve sarmısak gibi şeyler yemezdi.
Beşyüz yetmişbir yılı, Nisan’ın yirmisinde,
Hicri Rebi-ül evvel ayı onikisinde,
Pazartesi gecesi ve sabaha karşı hem,
Mekke’de, bu dünyaya gelmişti Fahr-i âlem.
Bu gün, Resulullahın doğduğu güzel gündür.
Müminlerin bayramı ve bir sevinç günüdür.
Göklerde ve Cennette, üstünde hem de Arş'ın,
Hep ismi yazılmıştır Peygamber-i zişânın.
Görüldü o Serverin bin adet mucizesi.
Bunları, dost ve düşman bilmektedir cümlesi,
Bunların arasında en kıymetlisi lakin,
Güzel huyları idi Allah'ın Habibinin.
Allahü teâlâ da, Habibine mahsusen,
Verdiği iyilik ve ihsanları sayarken,
Şöyle buyurmaktadır mealen bir âyette:
(En güzel ahlak üzre yaratıldın elbette.)
Hatta bir çok kimsenin hidayetine sebep,
Onun güzel ahlakı vesile olmuştur hep.
Düşmanlarına bile yapınca çok çok ihsan,
Çoğu, imana gelip, olmuşlardı Müslüman.
|