Peygamber-i zişânın çoktur mucizeleri.
Dost düşman kabul eder ve söyler bu şeyleri.
Cansız şeyler ile de, mesela taş ve nebat,
Konuştu bizatihi o Server-i kâinat.
Böyle mucizeleri gören bazı kâfirler,
İnsaf edip, imanla şerefleniverdiler.
Peygamber efendimiz, yine cin ve melekle,
Konuşmuştu ve hatta yeni doğmuş bebekle.
Resulullah, bir yolda yürüyorken bir defa,
Karşıdan da bir kadın gelirdi bu tarafa.
Bu kadın, o Servere düşmanlık beslerdi pek.
Vardı hem kucağında yeni doğmuş bir bebek.
Kadın, Resulullahın geçerken tam yanından,
Büyük bir insan gibi konuştu bebek o an.
(Esselamu aleyke ya Resulallah!) dedi.
Resulullah durdu ve selama cevap verdi.
Sonra sual etti ki o küçücük bebeğe:
(Peygamber olduğumu nereden bildin öyle?)
Bebek, devam ederek yine konuşmasına,
Dedi ki: (Hak teâlâ bildirdi bunu bana.
Hazret-i Cebrail de yanımdadır şu saat.
İşaret etmektedir gösterip seni bizzat.
Ey Allah'ın Resulü, dua et benim için.
Cennete gittiğinde, ben olayım hizmetçin.)
Peygamber efendimiz öyle dua edince,
Bebek bunu anlayıp, kapıldı bir sevince.
Tebessüm eyleyerek dedi: (Ya Resulallah!
Sen Allah'ın kulu ve Peygamberisin vallah.
Ne mutlu o kula ki, etmiştir sana iman.
Ne yazık o kula ki, mahrumdur bu imandan.)
Allah'ın Resulüne bunları söyleyerek,
Teslim etti ruhunu sonra (Allah!) diyerek.
Kadın, kucağındaki bu küçücük bebekten,
Bunları dinleyince, insafa geldi hemen.
Kalbinde o Servere beslediği düşmanlık,
Sevgi ve muhabbete dönüşmüş idi artık.
Kelime-i şehadet getirerek sonunda,
İmanla şereflendi Resulün huzurunda.
Dedi: (Ya Resulallah, küfürde geçti ömrüm.
Şimdi elhamdülillah zulmetten nura döndüm.)
Peygamber efendimiz, onun bu imanına,
Sevinip, buyurdu ki o bahtiyar kadına:
(Sana müjde olsun ki, vazifeli melekler,
Senin için, Cennetten bir kefen getirdiler.)
O kadın, sevincinden (Allah!) dedi ve hemen,
Ruhunu teslim edip, ayrıldı bu âlemden.
Cenaze namazları kılınarak o ara,
Oğlu ile birlikte, konuldu bir mezara.
|