Resulullah, İslam’ın ilk geldiği yıllarda,
Emr-i maruf yapardı halka çarşı pazarda.
Hakem bin As adında bir müşrik de, ardından,
Gelir ve taklidini yapardı çoğu zaman.
Bir gün yine görünce Allah'ın Resulünü,
Arkasından giderek, buruşturdu yüzünü.
O, tam böyle yaparken kaş göz işaretleri,
Peygamber efendimiz, o anda döndü geri.
Onun çirkin halini görür görmez o Server,
Buyurdu ki: (Devamlı bu şekilde kalıver.)
O anda yüzü gözü, oynak vaziyetteydi.
Kala kaldı öylece ve asla düzelmedi.
Yine Resulullahı, Hak teâlâ her zaman,
Korurdu düşmanların zarar ve ziyanından.
Bir zaman Ebu Cehil, büyükçe bir taş aldı.
Beytullaha gelerek, beklemeye başladı.
Maksadı, Resulullah oraya geldiğinde,
Başına vurmak idi secdeye indiğinde.
Az sonra Resulullah, teşrif etti ve hemen,
Namaza duruverdi orada beklemeden.
Kalktı hemen o kâfir, elinde koca bir taş.
Resulün arkasından yaklaştı yavaş yavaş.
Az sonra Resulullah, secdeye vardığında,
Daha da ilerleyip, durdu hemen ardında.
Ve o taşı kaldırıp, vuracaktı ki, birden,
Bir telaşa kapılıp, o taş düştü elinden.
Bir şeyden korkmuş gibi titriyordu elleri.
Geri dönüp, süratle terk eyledi o yeri.
Kâfirler merak edip, sordular ona hemen:
(Niçin taşı vurmayıp, geri kaçtın o yerden?)
Dedi ki: (Hiç sormayın, yaklaşınca yanına,
Koskoca bir ejderha hücuma geçti bana.
Öyle çok heybetli ve büyüktü ki hem başı,
Ondan korkup, düşürdüm elimdeki o taşı.
Görmedim ben ömrümde öyle korkunç bir hayvan.
Elimde olmaksızın firar ettim oradan.)
Bir gün de Ebu Cehil, sordu ki kâfirlere:
(Muhammed, namaz için gelecek mi bu yere?)
Onlar (Evet) deyince, dedi ki: (Çok geçmeden,
Şu bıçakla, işini bitireceğim hemen.)
Ertesi gün o Server, namaza durdu gelip.
O, gitti arkasından gizlice ilerleyip.
Bıçağını kaldırıp vuracaktı ki, birden,
Bir korkuya kapılıp, firar etti o yerden.
(Ne için kaçtın?) diye ona sorduklarında,
Dedi: (Ateş kuyusu hasıl oldu anında.
Birileri, üstüme saldırıyordu, gördüm.
Korkup, hemen acele oradan geri döndüm.)
|