Peygamber efendimiz Medine'de bir ara,
Mektup yazıp gönderdi bazı hükümdarlara.
Lakin bu mektupları götüren sahabiler,
O yerlerin dilini hiç bilmiyor idiler.
Ama Resulullahın bir mucizesi ile,
Hep aşina oldular herbirisi o dile.
Hatta o topraklara basar basmaz ilk ayak,
O dili konuştular bir mucize olarak.
Yine Zeyd bin Harise hazretleri, bir kere,
Kira ile katırcı tutup çıktı sefere.
Ve lakin o katırcı, ona edip ihanet,
Öldürmek isteyince, istedi biraz mühlet.
Ve orada kılarak iki rekat bir namaz,
Allahü teâlâya eyledi şöyle niyaz:
(Resulün hürmetine ya ilahel âlemin!
Bu zalimin şerrinden sen beni eyle emin.)
O esnada oraya, biri girdi aniden.
Katırcıyı, kılıçla öldürdü vurup hemen.
Buna, Zeyd bin Harise memnun oldu bir nice.
Ona, kim olduğunu sual etti hemence.
O ise cevabında dedi ki: (Ben meleğim.
Sen dua ettiğinde, yedinci kat gökteydim.
Vakta ki dua ettin Resulün hatırına.
Rabbimizin emriyle yetiştim yardımına.)
Yine Resulullahın sevgili Eshabından,
Sefine hazretleri var idi ki o zaman,
Bir gazaya giderken bu sahabi, bir ara,
Ordudan ayrılarak, esir düştü rumlara.
Sonra, bir fırsatını bulup kaçtı oradan.
Ve İslam ordusunu aradı hiç durmadan.
Bir gün gidiyordu ki çok ıssız bir alanda,
Koca bir arslan çıktı karşısına o anda.
Tam saldıracaktı ki kendisine o arslan,
Hayvana, şu şekilde hitab etti o zaman:
(Ben, Peygamberimizin hizmetçilerindenim.
Onun askerleriyle bir gazaya giderdim.
Biraz ayrılmıştım ki ordumuzdan bir ara,
Tenhada yalnız kalıp, esir düştüm rumlara.
Şimdi ise kurtulup, ordumu arıyordum.
Bir an önce onlara yetişeyim diyordum.)
Arslan, Resulullahın ismini işitince,
Durdu ve insan gibi mahcub oldu bir nice.
Yüzünü ve gözünü sürerek ona hatta,
Sanki özür diledi kendisinden adeta.
Düşmandan kendisine herhangi zarar, ziyan,
Erişmesin diye de ayrılmadı yanından.
Ne zaman ki göründü İslam mücahitleri,
O zaman kendisinden ayrılıp gitti geri.
|