İmam-ı azam Ebu Hanife hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” tek maksadı, İslam’ın hükümlerini kitaplara geçmekti.
İlim ve içtihatta zirveye ulaşmıştı.
Cafer-i Sadık hazretlerinden “rahmetullahi aleyh” feyz alıp, bu büyük zata iki yıl hizmet etti.
Bu sayede kalbine, çok feyz ve hikmet aktı.
Ömrünün sonlarına gelmişti ki, karıştı ortalık.
Zamanın sultanı, bir gün Onu çağırıp;
- Siyasette beni desteklersen, sana temyiz reisliğini veririm, diye vaatte bulundu.
Ancak büyük İmam siyasete karışmadı.
Kızıp, hapse attırdı
Sultan ısrar etti.
Hazret-i İmam yine kabul etmeyince, kızıp hapse attırdı kendisini.
Hatta kırbaç vurdurdu ayaklarına.
Bir ara hapisten çıkarıp, önceki teklifini tekrarladı.
Ama O reddedince, kızıp hapsetti tekrar.
Üstelik sopa vurdurdu.
Hatta her gün daha arttırdı sopa sayısını.
Fakat halk galeyana gelir endişesiyle sırt üstü yatırıp ağzına zehirli şerbet akıttı.
Şehid olduğunda yetmiş yaşındaydı.
Ruhunu teslim ederken secde etti.
Duyanlar, şehadetine çok üzülüp;
- Böyle bir zat, dünyaya tekrar gelmez, dediler.
Ne için yaratıldık?
Bir gün cemaatine:
- Allahü teâlâ insanları niçin yarattı, biliyor musunuz? diye sordu.
- Kendisine ibadet etsinler diye mi efendim? dediler.
- Evet, buyurdu.
Ve sordu yine:
- Peki niçin böyle istiyor, bunu da biliyor musunuz?
- Hayır efendim, niçin?
- Cennete girsinler diye. Nitekim Allahü teâlâ mealen; “Kullarım bana ibadet etsin ki, onlara Cenneti vereyim” buyuruyor.
|