Bayezid-i Bistami hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” evinde, yıllarca hizmetini gören bir talebesi vardı.
Onu ne zaman çağıracak olsa;
- Senin ismin neydi? diye sorardı.
Bir gün yine sorunca;
- Efendim! Yirmi yıldır bu evdeyim. Yine de ismimi sorarsınız? dedi.
Büyük Veli;
- Kusura bakma, buyurdu. Beni Allah sevgisi kaplayınca, Ondan gayri her şeyi unutuyorum. Bu, elimde değil.
Talebe;
- Özür dilerim hocam, dedi.
Ben bunu hak ettim
Bayezid-i Bistami hazretleri, bir gece kabristanda dolaşırken bekçi Onu gördü.
Ancak tanımadı.
Halinden şüphelenip, hırsız zannetti onu.
Ve yaklaşıp bastonuyla vurmaya başladı.
O ise hiç ses çıkarmıyor, üstelik de;
“Ben bunu hak ettim” diyordu içinden.
Derken bastonu kırıldı bekçinin.
Yorulmuştu da.
Bu kadar yeter deyip, ayrıldı oradan.
Bayezid-i Bistami hazretleri de evine döndü.
Ancak bastonun kırılması dert olmuştu Ona.
Benim yüzümden kırıldı deyip üzülüyordu.
Hakkını helal et
Talebeden birine, bastonun değeri kadar para verdi.
Bir kutu da tatlı alıp, talebesiyle o gece bekçisine gönderdi.
Bir de mektup yazdı.
Çok muhterem, bekçi efendi! Dün gece, kabristanda beni hırsız sanıp dövdün. Bu yüzden bastonun kırıldı. Gönderdiğim parayla, kendine yeni bir baston al. Hakkını da helal et. Bir de tatlı gönderiyorum. Afiyet-i şifa olsun.
Genç bekçi, mektubu okudu.
Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi.
Koştu hemen huzuruna.
Talebesi olmakla şereflendi.
|