Ebu Said-i Ebül Hayr hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” babası şöyle anlatıyor:
Her gece, iyice uyudu mu diye oğlumu kontrol ederdim.
Uyuduğuna kanaat getirince, ancak ben de yatıp uyurdum.
Bir gece yarısı uyandım.
Baktım, Ebu Said yoktu yatağında.
Aradım bulamadım.
Sabah baktım ki, yatağında uyuyor.
Düşünüp, kapısına zincir vurdum.
“Artık, hiç çıkamaz” diyordum içimden.
Lakin yine çıktı. Hiçbir şey anlamadım.
Sonunda, kendisini sıkı takibe aldım.
Çıkıp mescide girdi
Baktım, odasından çıkıp sessizce mescide girdi.
Kapıyı, arkasından sürgüledi.
Onu pencereden seyrediyordum.
Namaza durdu. Selam verip, mescit içindeki kuyuya baş aşağı astı kendisini.
Ve başladı Kur’an-ı kerim okumaya.
Çok da tatlı okuyordu.
Seher vaktine doğru, hatim etti nihayet.
Sonra, kuyudan çıkıp eve geldi ve zinciri bozmadan odasına girdi yine.
En büyük bayram
Bu zat, bir sevdiklerine;
- Bu dünyada en büyük bayram nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
- Günah işlemediğimiz gündür, buyurdu.
Sordular:
- Başka hangi bayramlarımız var efendim?
- İmanla öldüğümüz gün, bayramdır mesela. Kabir suallerine doğru cevap verdiğimiz an, sevap kefemiz ağır geldiği an da bayramımızdır.
- Başka efendim?
- Sırattan selametle geçip de Cennete girdiğimiz ve Allahü teâlâyı gördüğümüz anlar da en büyük ve hakiki bayramlarımızdır.
|