Seyyid Emir Külal’le bir gün talebeleri,
Ziyarete giderken birlikte kabirleri,
Yolda, koca bir aslan çıktı karşılarına.
Talebeler korkarak, çekildiler bir yana.
Ve lakin Emir Külal korkmadı zerre kadar.
Buyurdu ki: (Korkmayın, o bize yapmaz zarar.)
Sonra ona yaklaşıp, tutunca yelesini,
Başını yere koyup, çıkarmadı sesini.
Hürmet gösterir gibi hareketler yaparak,
Ayrılıp gitti geri, sanki mahcup olarak.
Talebeler, bu hale taaccüp ettiler hep.
Dediler ki: (Efendim, bu nasıl iş ki acep?
Aslanın, size karşı olan bu hareketi,
Çok hayret verdi bize, nedir bunun hikmeti?
Aslan sizi görünce, mahcup oldu adeta.
Bir vahşi hayvan iken, sizden korktu o hatta.)
Buyurdu: (Kardeşlerim, kim korkarsa Allah’tan,
Onun mahlukları da, çekinir, korkar ondan.
Aksine bir insan ki, Allah’tan korkmaz ise,
Mahluklara karşı da, korkak olur o kimse.)
Bir gün, talebesiyle camiye giderlerken,
Bir çocukla babası, geliyordu ilerden.
Çocuk, Emir Külal’i görünce sevdi onu.
Ve sordu babasına, onun kim olduğunu.
O ise, sevmiyordu Seyyid Emir Külal’i.
Hatta onun hakkında, konuştu laubali.
Emir Külal işitip, buyurdu ki adama:
(Bana değil, kendine zarar verdin sen ama.
Bir Allah adamına, kim ederse hakaret,
İflah etmez o artık, fecidir sonu gayet.)
Çok zaman geçmedi ki, uyuz oldu o kimse.
Bir çare bulamadı her kime gitti ise.
Nereden geldiğini, anladı bu illetin.
Dedi: (Emir Külal’e çabuk beni iletin.)
Götürüp arz ettiler, bunu Emir Külal’e.
Buyurdu ki: (Maalesef, o dönmez iyi hale.
Hakkını, ona helal etse de Emir Külal,
Önceki evliyalar, katiyen etmez helal.
O, büyük insanlardan ok’u yedi bir defa.
Ona çare bulamaz, gitse de ne tarafa.)
Oradan ayrılarak, gidiyorken evine,
Düşüp öldü, bir çare bulamadan derdine.
Buyurdu: (Ey insanlar, sevmeyin bu dünyayı.
Ve asla unutmayın Allahü teâlâyı.
Bir günah karşısında, korkun ki Ondan gayet,
Bundan daha kıymetli, yoktur başka ibadet.
Kim Allah’tan korkarsa, siz dahi korkun ondan.
Ve lakin hiç korkmayın, Allah’tan korkmayandan.) |