Alaaddin-i Attar anlatır ki şöylece:
Muhammed Behaeddin, beni kabul edince,
O kadar çok oldu ki, bağlılığım ve sevgim,
Yanından, bir an bile ayrılmak istemezdim.
Zira onun yanında kaldığım az bir zaman,
Üstündü, onsuz geçen haftalardan, yıllardan.
Bir teveccüh etseydi, sevdiği kimselere,
Çıkarırdı onları, yüksek derecelere.
Bir gün, bana sordu ki: (Seversin beni gayet.
Senden midir, benden mi, kalbindeki muhabbet?)
Dedim ki: (Ey efendim, bu sevgi benden, ama,
Sizler sebep oldunuz doğru yolu bulmama.)
(Peki öyleyse) dedi ve sükut etti birden.
Baktım ki, o muhabbet tam silindi kalbimden.
Az önce, yanıyorken onun muhabbetiyle,
Şimdi o muhabbetten, kalmadı zerre bile.
Hata eylediğimi anladım ben bu sefer.
Anladım ki, o sevgi değilmiş benden meğer.
Dedim ki: (Ey efendim, hata ettim ben elbet.
Zatınızdan gelirmiş, bendeki bu muhabbet.)
O zaman bana bakıp, tebessüm buyurdular.
Baktım ki, o muhabbet kalbime doldu tekrar.
Bir gün de, talebeden birinin odasında,
Diğer talebelerle sohbet ettiği anda,
Sual etti onlara Bahaddin hazretleri:
(Siz mi beni buldunuz, yoksa ben mi sizleri?)
Üstadın sualine cevaben, talebeler:
(Efendim, biz fakirler sizi bulduk) dediler.
(Öyleyse bulun beni) deyip ordakilere,
Gözlerinin önünden, kayboldu birdenbire.
Talebeler, çok pişman oldular sözlerinden.
Ağlayıp, yaşlar aktı hepsinin gözlerinden.
Dediler: (Ey hocamız, biz kabahat eyledik.
Bizi, zat-ı aliniz bulmuştur, iyi bildik.)
O an, yine bakıp da, gördü ki hepsi bizzat,
Yine aynı yerinde oturur mübarek zat.
O, bir gün buyurdu ki: (İlim, amel ve ihlas.
İşte İslamiyet’in dayandığı üç esas.
İhlasla yapmalı ki, insan her ibadeti,
Yarın mizan başında, olsun değer kıymeti.
İhlaslı amellerle, ihlassız icraatlar,
Mahşerde, iki kısma yarın ayrılacaklar.
Allah rızası için yapmadıysa bir işi,
Rabbinin huzurunda, mahcup olur o kişi.
Her bir nefes, insana, o ebedi hayatın,
Sonsuz saadetini verecek belki yarın.
Ve her nefes, insanı, asla dayanılmayan,
Cehennem ateşine götürür belki o an.)
|