Zamanının büyüğü, Aziz Mahmud Hüdayi,
Keramet ehli olup, büyük evliya idi.
O, binbeşyüz kırkbirde Şereflikoçhisar’da,
Tevellüd ettiyse de, ömür sürdü Bursa’da.
Muhammed Üftade’den feyiz alıp bir hayli,
Tasavvufta yetişip, oldu büyük bir veli.
Sonradan Üsküdar'a yerleşen bu büyük zat,
İstanbul'un halkını, yıllarca etti irşat.
Çok zeki olduğundan, okusaydı bir şeyi,
Anlayıp, ezberlerdi hemen o meseleyi.
Tefsir ve hadis gibi ilmin her branşında,
Büyük bir âlim oldu o henüz genç yaşında.
Hocası Nazırzade, yetişmiş olduğunu,
Görüp, yardımcılığa yanına aldı onu.
Zahiri ilimlerde âlim oldu o, fakat,
Tasavvuf ilmine de ederdi çok iltifat.
Muslihiddin Efendi namında bir velinin,
Sohbetine giderek, feyizyab oldu ilkin.
Hocası Nazırzade, gidince Edirne'ye,
Yirmisekiz yaşında, o da gitti o yere.
Nazırzade, o yere vasıl olduğunda ilk,
Kısa bir süre ile yapmıştı müderrislik.
Sonra, kadı olarak Şam’a, sonra Mısır'a,
Aziz Mahmud’u dahi götürdü yanı sıra.
Orada, halvetiye büyüklerinden olan,
Ders aldı Kerimeddin adında bir hocadan.
Lakin o, bu zatlardan tatmin olmuyordu pek.
O, bu yolda daha çok istiyordu yükselmek.
Bir büyük arardı ki, kâmil olsun o kişi.
Onun himmeti ile tamam olsun bu işi.
Otuzüç yaşındayken Aziz Mahmud nihayet,
Hocası Nazırzade, Bursa’ya etti avdet.
Ferhadiye adında bir ilim merkezine,
Gelerek, müderrislik yapıverdi üç sene.
Lakin bir müddet sonra, ölünce bu üstadı,
Aziz Mahmud, tayinen Bursa'ya oldu kadı.
Bursa’da, senelerce kadılık yaptı, fakat,
O, yine arıyordu tasavvufta bir üstad.
Bu kadılık işini yaparken o böylece,
Okuyup yattığında, rüya gördü bir gece.
Cehennemi gördü ki, şiddetle yanıyordu.
Ve azap görenlerden birini tanıyordu.
Korku ile uyanıp, sabah gitti işine.
O gün garip bir dava ulaştı kendisine.
Bu davanın sonunda, yapmadı hiç kadılık.
Zira aradığını bulmuş idi o artık.
Hazret-i Üftade’yi bulmuştu bu sayede.
O büyük evliyadan etti çok istifade.
|