Peygamber efendimiz aleyhisselam, bir gün hazret-i Ali’ye “radıyallahü teâlâ anh” bakarak;
- Ya Ali! Seninle ben, Harun’la Musa gibiyiz, buyurdular. Ama benden sonra Peygamber gelmeyecektir.
Nitekim, bir harbe çıkılıyordu.
Efendimiz aleyhisselam hazret-i Ali’ye;
- Ya Ali! Sen Medine’de kal! buyurdular.
Hazret-i Ali;
- Baş üstüne ya Resulallah, dedi.
Ve kaldı Medine’de.
Ama münafıklar, bunu fırsat bilip;
- Muhammed, ondan sıkıldığı için Medine’de bıraktı, dediler.
Hazret-i Ali bunu duyup, koştu Efendimiz aleyhisselama ve;
- Ya Resulallah! Münafıklar benim için şöyle şöyle diyorlar, dedi.
Efendimiz aleyhisselam, damadına sevgiyle bakıp buyurdu ki:
- Onlar yalan söylüyor ya Ali. Sen benimle, Harun’la Musa gibi olmak istemez misin?
Sonra sevgiyle kucaklayıp;
- Ya Ali! Seni, ancak müminler sever, buyurdular.
Ali nerededir?
Hayber’in fethi gecikince, Resulullah efendimiz aleyhisselam üzülmüşlerdi.
Eshabı toplayıp;
- Yarın ben, bu sancağı birine veririm ki, o, bu fethi gerçekleştirir, buyurdu.
Peşinden sordular:
- Ali nerededir?
- Gözü ağrıyor ya Resulallah, dediler.
- Onu bana getirin! buyurdu.
Koşup, yardımla getirdiler onu Resulullahın huzuruna.
Zira göz ağrısından ayakta duramıyordu.
Efendimiz aleyhisselam, mübarek elleriyle meshettiler gözlerini.
Anında geçti ağrısı.
Sonra ellerini kaldırıp;
- Ya ilahi! Ali’yi cümle sıkıntılardan emin eyle! diye dua buyurdular.
Ve bayrağı ona teslim edip;
- Ya Ali, git düşman üzerine! Allah yardımcın olsun! buyurdular.
Sonra tembih ettiler:
- Hayberi fethetmeden geri dönme ya Ali!
Hazret-i Ali’nin “radıyallahü teâlâ anh” gözleri yaşarmıştı.
Önüne bakarak;
- Duanızla ya Resulallah! diye mırıldandı.
Ve zaferle döndü geri.
|