Bir bayram günü, Ebu Bekr-i Sıddık "radıyallahü anh" kıymetli ve gösterişli bir elbise giymiş, omzuna otuz altınlık bir şal almış, Bilâl-i Habeşi "radıyallahü anh" ile birlikte bir yoldan gidiyorlardı ki, Cebrail aleyhisselam, a’ma suretinde gelip, yolunun üzerinde oturdu ve;
- Allahü teâlâ, Muhammed Mustafa dostluğuna [Onun hatırına] bana bir şey vereni affetsin, diye dua etti.
Ebu Bekri Sıddık, bu sözü işitince, omzundan şalını çıkarıp, ona verdi ve;
- Bir daha söyle, buyurdu.
Bir daha söyleyince, kaftanını çıkarıp verdi ve;
- Bir daha söyle, buyurdu.
Bir daha, bir daha söyletip, nalınlarını dahi çıkarıp verdi.
Sonunda artık verecek bir şeyi kalmadı.
Hazret-i Bilal’e dönüp;
- Âişe’nin evine var, bir şey getir, buyurdu.
Hazret-i Bilal giderken, Resulullah efendimiz “aleyhisselam” onu görüp;
- (Nereye gidersin ya Bilal, sen mi söylersin, ben mi söyleyeyim?) buyurdu.
Hazret-i Bilal;
- Siz buyurun ya Resulallah, dedi.
Efendimiz aleyhisselam;
- (Ya Bilal, bil ki, o a’ma, Cebrail-i emindir. Allahü teâlâ onu bu şekilde gönderdi ki, Ebu Bekri Sıddık’ın bana olan muhabbeti ne kadardır [insanlar] anlasın) buyurdu.
Hazret-i Ebu Bekir, hazret-i Bilal’in getirdiği elbiseyi giydi.
Cebrail aleyhisselam da Resulullahın yanına gelip elbiseleri verdi ve;
- Ya Resulallah, bunlar benim işime yaramaz, dedi.
Resulullah efendimiz "aleyhisselam", Cebrail’in verdiği elbiseleri Ebu Bekri Sıddık’a getirdi.
Hazret-i Ebu Bekir;
- Ya Resulallah, senin dostluğun uğruna vermiş olduğum şey, artık bana gerekmez. Nereye uygun bulursanız, oraya tasarruf ediniz, dedi.
|