Şaban Dede “rahmetullahi aleyh”, Denizli Evliyasından gönül ehli bir zattı.
Dünyaya rağbet etmez, ahiretini düşünürdü devamlı.
Sevdikleriyle tek mevzu üzerinde sohbet ederdi ekseri:
“Ölüm” ve “Ahiret”.
Bir gün sordu cemaatine:
- Ecel vaktini bilen var mı?
………..!?
- Bir saat yaşamaya senedi olan?
………..!?
Buyurdu ki:
- İkisi de mümkün değil. Öyleyse neden “Sonra yaparım” diyor bu insanlar?
Biri kalktı ve;
- Efendim, ilk yapılacak şey nedir? diye sordu.
Cevaben;
- İslamiyet’i öğrenmek, buyurdu.
- Ondan sonra efendim?
- Öğrendiğiyle amel etmektir.
- Sonra hocam?
- Sonra da onu başkalarına öğretmeye çalışmaktır.
Ve ekledi:
- Müslüman, bir anını bile boşa geçirmez. Dünya, hayaldir. Önce yok idi. Sonunda da yok olacak. Ama ahiret sonsuzdur. Hiç yok olmaz.
Haydi “Allah” de!
Bir gün de bir eve çağırdılar kendisini.
Kalkıp gitti.
İçerde ölmek üzere olan bir hasta vardı.
Yakınları rica etti:
- Efendim, hastamıza “kelime-i şehadet”i telkin etseniz. Biz bir türlü söyletemedik.
Mübarek yanaştı hastaya.
- Haydi “Allah” de!
…………..
- “La ilahe illallah” de!
…………..
Israr edince, hasta gözlerini açtı ve;
- Diyemiyorum, dedi. Boşuna uğraşma!
Mübarek zat sordu:
- Neden diyemiyorsun?
- Dilim dönmüyor, dedi.
Ve öldü o haliyle.
Şaban Dede sordu yakınlarına:
- Önceki hayatı nasıldı bu kişinin?
- Her gün şarap içerdi.
- Namaz kılar mıydı?
- Hayır.
- Üzülür müydü?
- Hayır.
- Tövbe eder miydi?
- Maalesef.
Başını eğip usulca mırıldandı:
- Nasıl yaşarsak, öyle ölürüz!
|