Seyyid Ahmet Mekki Efendi "rahmetullahi aleyh" bir gün cemaatine;
- Ahirette en zor şey nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, nedir? dediler.
- “Kul hakkı”dır, buyurdu. Çünkü Allahü teâlâ kendisiyle ilgili günahları affedebilir, ama kul hakkını affetmez.
Sordular:
- Çare nedir efendim?
- Tek çare helallaşmaktır. Şimdiden helallaşın. Alacaklı olsanız da “Ahirette alırım” demeyin. Helal edin gitsin. Ahirete bir şey kalmasın.
Ve izah etti:
- Çünkü hiç belli olmaz. Belki de o haklı, siz haksızsınız. Her şeyin doğrusu o gün meydana çıkacak ve kendini alacaklı zanneden nice kimseler, o gün borçlu çıkıp hüsrana uğrayacaklardır.
İyi kötü karışacak
Bir gün de şunu anlattı sevdiklerine:
Ebu Zer-i Gıfari “radıyallahü anh” hazretleri, eshab-ı kiramdandır.
Bir gün sordu Peygamber efendimiz aleyhisselama:
- Ya Resulallah, biz cahil bir kavimdik. Kötü, çirkin âdetlerimiz vardı. İslamiyet gelince o eski âdetlerimizden kurtulduk. İlerde tekrar o karanlık günlere dönülecek mi acaba?
Buyurdular ki:
- Hayır, ama bulanık günler olacak. İyilerle kötüler karışacak. Sonra ahir zaman gelecek. O vakit bazıları çıkıp insanları Cehenneme davet edecekler.
- Bu insanlar nasıl olacak ya Resulallah?
- Aynen sizin gibi, sarıklı, sakallı, cübbeli.
- O zamanda gelenler ne yapsınlar?
Buyurdular ki:
- “Ehl-i sünnet” diye bilinen, benim ve eshabımın gittiği yoldan giden bir cemaat vardır o zaman. Onlara katılsınlar.
Bunu anlattıktan sonra buyurdu ki:
- Bugün ahir zamandayız işte. Ve çok şükür ehli sünnetiz. Bu zamanda Ehl-i sünnetten olmak en büyük bahtiyarlıktır. Dünyanın en bahtiyar insanı biziz.
Sonra, bu cümleyi tekrar ettirdi herkese:
“Dünyanın en bahtiyar insanı biziz”.
|