Denizli’ye bağlı Çal kazası müftüsü Ahmet İzzet Efendi "rahmetullahi aleyh" hâl sahibi bir Veli idi.
Bu zat bir gün cemaatine;
- Din nasihattir kardeşlerim. Bilinen şey de olsa yine söylemeli, dinlemeli, yahut okumalıdır, buyurdu.
Sonra şunu anlattı:
Bir gün hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh”, eshab-ı kiramdan birisini vali tayin etmişti.
Onu gideceği yere uğurlarken;
- Allah’a şirk koşma, beş vakit namazını kıl, zengin olursan zekat ver ve hacca git ve sakın yalan söyleme! diye nasihat etti ayak üstü.
O gidince, yanındakiler:
- Ey halife, bu söylediklerin, zaten bilinen şeyler, dediler.
Hazret-i Ömer;
- Biliyorum, buyurdu.
- Söylediğin kişi de büyük sahabilerden. Bunları zaten bilir ve yapar.
- Onu da biliyorum. Ama din nasihattir kardeşlerim. Mühim şeyleri hatırlatmaktır. Bu söylediklerimden daha mühim şey var mıydı?
- Yoktu elbet.
- İşte ben de onu yaptım. En mühim şeyleri hatırlattım ona. Din bu, ben daha ne söyleyebilirdim ki?
Dünyada en zor şey
Bir gün de;
- Dünyada en zor şey nedir? diye sordular bu zata.
Cevap olarak;
- Hakkı batıldan ayırmaktır. Ancak bunu herkes yapamaz, buyurdu.
Sordular:
- Kimler yapar efendim?
- Peygamberler, büyük İslam alimleri ve Evliyalar, hakkı batıldan ayırabilirler ancak. Ahirete gidince, çokları, “Eyvah!” deyip çok pişman olacaklardır.
- Neden efendim?
- Çünkü “Hak” diye sarıldıklarının, “Batıl” olduğunu orada anlayacaklar. Bunun için bu dünyada en büyük nimet, hakkı batıldan ayırabilen bir zatın sohbetine kavuşmaktır.
Sordular:
- Böyle zatlar yoksa hocam?
- Kendileri yoksa kitapları var. O zatların kitaplarını okuyan da, hakkı batıldan ayırabilir.
|