Balıkesir’de yaşayan Velilerden Narlı Dede’nin "rahmetullahi aleyh" talebesinden biri, bir gece Peygamber efendimiz aleyhisselamı rüyada gördü ve;
- “Ya Resulallah! Bu zamanın en faziletlisi kimdir?” diye sordu.
Efendimiz aleyhisselam;
“Senin hocandır”, buyurdular.
Sevinç içinde uyandı.
Sabah olunca koştu hemen hocasının huzuruna.
Gördüğü rüyayı anlatacaktı ki, mübarek zat tebessümle baktı ona:
- Rüya mı anlatacaksın oğlum?
- Evet efendim, bu gece...
Sözünü kesti gencin:
- Vazgeç oğlum, anlatma.
Talebe şaşırdı:
- Peki efendim, ama neden?
- Bizim yolumuzda rüyalara kıymet verilmez de ondan evladım.
- Ama hocam...
- Biliyorum oğlum, Efendimiz aleyhisselamı gördün rüyada. Ama rüyalar tabire muhtaçtır. Sen, rüyada değil, uyanıkken ele geçene bak. O kıymetlidir asıl.
Eyvah! Biz ne yaptık?
Bir gün de, nasihat isteyen bir gence;
- Evladım, dünyada imtihanda olduğumuzu sakın unutma, buyurdu.
Ve ekledi:
- Yoksa ahirette göz açtığımızda; “Eyvah! Biz ne yaptık? Niçin bu işi beceremedik. Niçin İslam’a tam uymadık?” der ve çok pişman oluruz.
Delikanlı sordu:
- Çaresi ne efendim?
- İslamiyet’i öğrenmektir, buyurdu. Bilmeden Müslümanlık olmaz çünkü.
Öyle büyük nimet ki…
Bir gün de, sevdiklerine;
- Kardeşlerim, biz öyle büyük bir nimete kavuştuk ki, bunu ancak ahirette anlayacağız, buyurdu.
Sordular:
- O hangi nimet efendim?
Buyurdu ki:
- Doğru yolu bulma nimeti. Çünkü hakkı batıldan ayırmak çok zordur.
|