Balıkesir erenlerinden Yürek Dede "rahmetullahi aleyh" zamanında bir genç, elinde sazı ile köy köy dolaşır, saz çalıp eğlendirirdi insanları.
Bir gün, yolda bu mübarek zatla karşılaştı.
Onu görünce, heybetinden korkup sazını sakladı eteğine.
Kendisini azarlayacağını sandı.
Lakin mübarek zat azarlamadığı gibi, şefkatle bakıp;
- Ey genç seni sevdim, buyurdu. Bize gel konuşalım, sohbet ederiz.
Bu iltifat karşısında şaşırdı delikanlı.
- Peki efendim! dedi. Gelirim inşallah.
Ve o gün katıldı sohbete.
Konuşmalarından büyük zevk aldı.
Ayrılırken arzetti:
- Efendim, izniniz olursa her gün sohbetinize gelmek istiyorum.
- Tabii yavrum, her gün beklerim.
- Ama bir isteğim var hocam. Saz çalmama müsaade edeceksiniz.
Büyük Veli;
- Peki evladım, buyurdu. Çal çalabilirsen!
Genç ayrılıp eve geldi.
Ancak tamamen değişmişti kalbi.
Eve gelince ilk işi sazı kırmak oldu.
Zira saz tutkusu tamamen çıkıp gitmişti kalbinden.
Hatta saza olan sevgisi, nefrete dönüşmüştü bir anda.
Kalbiniz sıkılıyorsa…
Bir gün de bir genç geldi bu zatın yanına ve;
- Efendim, çok sıkılıyorum, bana ne tavsiye edersiniz? Diye sordu.
Mübarek zat cevabında;
- Kalbin sıkılıyorsa, şifası belli evladım, buyurdu. Allah’ı zikredersen, ferahlarsın. Kalblerin rahatlaması, Allah’ın zikriyle olur.
Delikanlı sordu:
- Allah nasıl zikredilir ki efendim?
- Onun emir ve yasakları var evladım. Onları öğrenip ona göre yaşarsan, zikretmiş olursun.
- Zikir bu mudur efendim?
- Evet. “Zikir”, hatırlamak demektir. Onun emirlerini düşünüp, yaşayışını buna göre ayarlarsan, her an Allah’ı hatırlar, yani zikretmiş olursun.
Ve ilave etti:
- Onun emirlerine göre yaşayan, hiç sıkılmaz. Hatta sıkıntılardan zevk alır. Mutlu ve huzurlu olur daima.
|