İstanbul’da yaşayan alim ve Velilerden Seyyid Ahmet Mekki Efendi hazretlerine "rahmetullahi aleyh", bazı dostları;
- Hocam, insanlar sizi çok seviyor, dediler. Siz çok iyi bir insansınız.
Cevabında;
- Biz, “insanlar sevsin” diye Müslüman değiliz, buyurdu. Biz, “Allah sevsin” diye Müslümanız. Bizim için Allahü teâlânın sevmesi mühimdir.
Sordular:
- İnsanların sevmesi mühim değil mi efendim?
- Hayır, hiç mühim değil! İnsanlara güvenilmez çünkü. Onlar bugün sever, yarın söverler.
Ve ilave etti:
- Biz onların sevmesiyle sevinmez, sövmeleriyle üzülmeyiz. Bizim insanlarla işimiz yoktur.
İyilerle beraber ol!
Bir gün de, sevdiği bir gence;
- Evladım, daima iyilerle beraber olmaya bak! buyurdu.
Delikanlı sordu:
- İyilerden kasıt kimlerdir efendim?
- Allahü teâlânın sevdiği kullardır, buyurdu. Onları sev. Çünkü kişi, dünya ve ahirette sevdiği kimselerle beraber olacaktır.
- Çok günahkâr olsa da mı efendim?
- Fark etmez. Ehil ve na ehil, orada beraberdir evladım.
Ve açıkladı:
- Yani bir topluluğun içinde cenâb-ı Hakkın sevdiği bir kul varsa, o insanların hepsi, onun hürmetine affolup Cennete girer. Allahü teâlânın rahmeti boldur. O cemaatin bir kısmını Cennete koyup, diğerlerini mahrum etmez. Bu, dünyada da böyle değil mi zaten?
Ve misal verdi:
- Mesela birbirini seven üç beş kişi sohbet ederken, oraya bir iki yabancı gelse, onlara; “Kusura bakmayın, sizi aramıza kabul etmeyiz” derler mi?
- Demezler elbet.
- Eh, insanoğlu demezse, cenâb-ı Hak hiç demez.
- Bu, büyük müjde efendim.
- Elbette, bir cemaat Cennete girerken, onların arasındaki ehil olmayanları ayırmazlar. Onlar da, o iyilerle birlikte cennete girerler.
|