İstanbul’un büyük Velilerinden Emir Ahmet Buhari "rahmetullahi aleyh" hazretlerinin komşusu bir genç vardı ki, anne babasını üzüyordu ara ara.
Bir gün, bu zatın dergahına gelip oturdu bu genç.
Büyük Veli onu görünce gülümsedi:
- Hoş geldin evladım.
- Hoş bulduk efendim.
Şefkat dolu bir sesle;
- Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” ne buyuruyor, biliyor musun evladım? diye sordu gence.
Delikanlı büktü boynunu.
- Bilmiyorum efendim. Ne buyuruyor?
- “Bana bir kelime öğretenin kölesi olurum” buyuruyor. Halbuki annemiz babamız, bir değil, binlerce kelime öğrettiler bize, öyle değil mi?
Genç mahcup vaziyette önüne baktı:
- Öyledir efendim.
- Yani bizim ilk mürşidimiz anne babamızdır. Ninni söylerken, ilk defa annemizden öğrendik “Allah” demeyi. Ve masal anlatırken “Peygamber efendimiz”den bahsederdi babalarımız.
Genç yine mahcup bir ses tonuyla;
- Doğru efendim, dedi.
Büyük Veli devam etti:
- Müslüman olmamızda en büyük rolü olan iki kişi, “anne babamız”dır oğlum. Bu sebeple kul köle olmalıyız onlara. Onları incitmek, büyük felakettir.
Delikanlı o günden sonra hiç üzmedi anne babasını.
Huzur-u ilahide toplanmak
Bir günkü sohbetinde de;
- Kardeşlerim, huzur-u ilahide toplanmak ne büyük nimettir, buyurdu.
Dinleyenler;
- Huzur-u ilahiden muradınız nedir efendim? dediler.
- “Namaz”dır, buyurdu. İnsan namaz kılarken, Allahü teâlânın huzurundadır. Namazlardan sonra yapılan duayı Allahü teâlâ kabul eder. Nitekim her namazdan sonra; “Ey kulum, iste vereyim…” buyurur ki, bu, “Saat-i icabe”dir işte.
Sordular:
- O ne demek efendim?
- Saat-i icabe, o saatte ne dua etsen kabul olur demektir. Hele Cuma günü öyle bir saat vardır ki, o anda yapılan dua da asla reddolunmaz.
Merak ettiler:
- O hangi vakittir efendim?
- Alimler; “İkindi namazı vaktidir” diye bildirmişlerdir.
|