Belh şehrinde vefat eden büyük Velilerden Hatim-i Esam hazretlerine "rahmetullahi aleyh", bir gün tanıdıkları;
- Efendim, ibadetlerimizin makbul olması için ne lazım? diye sordular.
Cevabında;
- İki şey lazım, buyurdu. Önce fıkıh kitaplarında yazıldığı gibi, yani “doğru” yapılması lazım. Mesela namaz kılıyoruz değil mi?
- Evet efendim.
- Önce, abdestimiz doğru olacak. Abdesti bozuk olanın, namazı da bozuk olur çünkü. Bunun için de abdestin, namazın ve her ibadetin şartlarını öğrenip, ona göre yapmalıdır.
Sordular:
- Sonra ne lazım hocam?
- “İhlas” da mühimdir. Yani ibadetlerimizi sırf Allah emrettiği için yapmalıyız. “Allah için” yapılmayan ibadeti, Allah kabul etmez. Kabul edilmeyen ibadete de sevap verilmez tabii.
Şöyle bitirdi:
- İbadetlerden sevap kazanabilmek için, hem şartlarına uygun olarak, yani “doğru” yapılmalı, hem de “Allah için” ifa edilmelidir. O zaman o ibadet kabul olur ve sevap kazandırır insana.
Üç mühim teşekkür
Bir gün de sohbetinde;
- İnsanlara teşekkür etmeyen Allahü teâlâya şükretmiş olamaz, buyurdu.
Sordular:
- Kimlere teşekkür etmeliyiz efendim?
- Önce “üstad”a, buyurdu. Üstada teşekkür, Onun söylediklerine kıymet vermekle olur. İkinci teşekkür, “anne-baba”ya olmalıdır.
Sordular:
- Kâfir ve fasık olsalar da mı efendim?
- Elbette. Anne babaya karşı gelinmez. Ne kadar kötü olursa olsun, kalbleri incitilmez onların.
- Sonra kime teşekkür edilir efendim?
- Sonra da “işveren”e. Çünkü rızkımıza sebeptir onlar. Bunlardan sonra üstümüzde daha kimlerin hakkı varsa, onlara da teşekkür etmeliyiz. Ama bütün bu teşekkürler, hep Allahü teâlâya aittir aslında.
Şöyle bitirdi:
- Çünkü her iyiliği yaptıran, gönderen hep Odur. O hatırlatmadıkça ve kuvvet ve fırsat vermedikçe kimse kimseye zerre kadar iyilik ve kötülük yapamaz.
|