Boyabat’ta doğup Medine’de, Baki kabristanına defnedilen İbrahim Medeni hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün sevdiklerine;
- İslamiyet iki temel üzerine kurulmuştur, buyurdu.
- Onlar nedir efendim? dediler.
- Biri “öğrenmek”, öbürü “öğretmek”tir, buyurdu.
Sordular:
- Neyi öğrenip, neyi öğreteceğiz efendim?
- İslamiyet’i, yani dinimizi. Bunu öğrenmek, kadın erkek her Müslümana “Farz”dır. Dinini öğrenmeye ehemmiyet vermeyen, lüzumsuz gören, küfre kayar mâzallah.
Sordular yine:
- Öğretmenin en iyi yolu nedir efendim?
- “Kitap vermek”tir. Yani Ehl-i sünnet alimlerinin yazdığı “İlmihal kitapları”nı alıp gençlere, köylere dağıtmak, en iyi emr-i maruf şeklidir.
- Hikmeti ne efendim?
- Çünkü anlatmak için iyi bilmek lazımdır. Aksi takdirde noksan anlatırsın, yanlış söylersin, onu da yakarsın, kendini de.
Hiç zayi olmaz
Bir gün de;
- Kardeşlerim, fakirlere, muhtaçlara yardım eden, iki cihanda da mükafatını görür, buyurdu. Hele bu, “ihlas ile” yapılırsa hiç zayi olmaz. Mutlaka önüne çıkar o insanın.
Cemaatten biri;
- Efendim, ne yazık ki bazı zenginler hiç kıyamıyorlar paralarına, deyince;
- Çok yazık, buyurdu. Halbuki hiç ummadıkları bir anda ölüp ayrılacaklar o mallardan. Üstelik bir bir hesabını verecekler onların.
Sordular:
- Neyin hesabını efendim?
- Mallarının hesabını. Onları “helalden” mi kazandılar, yoksa “haram yoldan” mı? Onlara soracaklar bunu. Helalden kazanmışlarsa ne âlâ. Yakalarını kurtarırlar.
- Ya haramdansa hocam?
- O zaman mutlaka azaba yakalanırlar. Haram, “ateş” gibidir. Eğer tövbe etmez ve şefaate uğramazlarsa, Cehennemde yanarlar.
Şöyle bitirdi:
- Unutmayın, helal malın “Hesab”ı, haram malın “Azab”ı vardır.
|