İstanbul’da yaşamış alim ve Velilerden Muhammed Buharalı hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir gün sevdiklerine;
- Kardeşlerim, İslamiyet ilim dinidir, buyurdu. Bilmeden Müslümanlık olmaz. Her Müslümanın birinci vazifesi, İslamiyet’i öğrenmektir.
Sordular:
- Önce neyi öğrenelim efendim? dediler.
- İlk öğreneceğimiz şey, iman ve itikadımızı, ehl-i sünnete göre düzeltmektir. Çünkü Cennete girmek, “doğru iman”la mümkündür ancak. İman doğru olmadan Cennete girilemez.
Sordular:
- İmandan sonra ne mühimdir hocam?
- Rabbimize ibadet etmek.
- Peki, en mühim ibadet efendim?
- Beş vakit namazdır. Doğru kılınan bir namaz, insanı günah işlemekten korur. Namazı her halükarda kılmalıdır ki, Müslüman demek, “beş vakit namazını muntazam kılan insan” demektir.
En büyük saadet
Bir gün de bazı sevdikleri bu zata gelip;
- Efendim, insan için en büyük saadet nedir? diye sordular.
Cevabında;
- En büyük saadet, iki cihanın sultanı Muhammed aleyhisselama tâbi olmaktır, buyurdu. Çünkü ahirette kurtulmak, Ona tâbi olmaya bağlıdır.
Sordular:
- En büyük saadet, Allahü teâlânın sevgisini kazanmak değil midir efendim?
- Elbette öyledir. Ama Rabbimizin sevgisini kazanmak da Ona tâbi olmaya bağlıdır işte. Ona tâbi olmayanı Allahü teâlâ sevmez.
Şöyle bitirdi:
- O, öyle büyük Peygamberdir ki, kâinattaki her şey Onun şerefine yaratılmış, alemlerin sahibi olan Allahü teâlâ, Onun rızasını almak istemiştir.
Her günah büyüktür
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, günahın büyüğü, küçüğü olmaz, buyurdu. Günahın küçüğü de büyüktür. Çünkü günahın cinsi değil, kime karşı işlendiği mühimdir. Kul günah işlemekle kime isyan etmiş oluyor?
- Allahü teâlâya efendim.
- Öyleyse her günah büyüktür.
|