Zile’de yetişen Velilerden Muharrem Efendi “rahmetullahi aleyh”, bir gün sevdiklerine;
- Kardeşlerim, akıbetimizi düşünüp çok korkmalıyız, buyurdu.
Ve şunu anlattı:
Cebrail aleyhisselam, bir gün Peygamber efendimiz aleyhisselama geldi ve;
- Ya Resulallah, sen bütün alemlere rahmet olduğun gibi, benim için de rahmetsin, diye arzetti.
Efendimiz aleyhisselam;
- Neden? diye sordular.
Dedi ki:
- Ya Resulallah! Sana vahiy getirene kadar, ben de Allahü teâlânın gadabına uğrarım, diye korku içindeydim. Ne zaman ki sana vahiy getirmeye başladım. O zaman Hak teâlâ bana; “Cibril-i emin” diye hitab etti. O zaman rahatladım.
Bir saat kâfi
Bir gün de bazı sevdikleri;
- Mübarek gecelerde ne miktar ibadet yapmalıyız? diye sordular.
Cevabında;
- Bütün geceyi ibadetle geçirmek şart değildir, buyurdu. Bir geceyi ihya etmekten maksat, o gece içinde bir müddet ibadet etmektir.
Ve ekledi:
- Mesela “bir saat” kadar ibadetle geçiren, bütün geceyi ihya etmiş sayılır.
Tasavvufun gayesi
Bir gün de;
- Tasavvufun gayesi nedir? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Tasavvuftan maksat, son nefeste “Allah!” diyebilmektir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Hadis-i şerifte; “Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz” buyuruldu.
Devamında ise;
- “Nasıl ölürseniz, öyle dirilirsiniz” buyuruluyor.
Ve izah etti bunu:
- Mesela ölürken “Allah!” diyen kimse, kıyamet gününde de “Allah!” diyerek kalkar mezarından.
Ve ilave etti:
- Sarhoş, sarhoş olarak kalkar, çalgıcı, çalgı çalarak.
|