Allah dostlarından Seyyid Ahmet Mekki Efendi hazretlerine "rahmetullahi aleyh", bir gün bazı sevdikleri;
- Efendim, Allahü teâlânın bir kimseyi sevdiğinin alameti nedir? diye sordular.
Cevabında;
- Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona iki şey ihsan eder, buyurdu.
- Onlar nedir ki efendim?
- Birincisi, ona sevdiği bir kulunu tanıtır.
- Kimi mesela hocam?
- Mesela bir "ehl-i sünnet alimi"ni.
- Öbürü nedir efendim?
- İkincisi, "hayırlı bir iş" nasip eder ona.
- Nasıl bir iş mesela?
- İnsanların dünyasına veya ahiretlerine faydası olan iş, hayırlı iştir.
Şöyle bitirdi:
- O kimse, hakiki İslam alimini tanımakla, dinini doğru öğrenir. Hayırlı iş sayesinde de "emr-i maruf" yaparak İslam’a hizmet eder.
Kıymetli olmak için
Bir gün de sevdiği birine;
- İnsanlar nazarında kıymetli olmak ister misin? diye sordu.
Adamcağız;
- İsterim efendim, dedi.
- Öyleyse insanların kıymet verdiğine kıymet verme, buyurdu.
Sordu yine:
- Peki Allah katında kıymetli olmak ister misin?
- Tabii hocam, çok isterim.
- Öyleyse Allahü teâlânın kıymet verdiğine kıymet ver.
Kime gıbta edilir?
Bir gün de bazı sevdikleri;
- İyi Müslüman nasıldır? diye sordular bu zata.
Cevabında;
- İki Müslüman kimse vardır ki, onlara gıbta edilir, buyurdu.
- Onlar kimlerdir efendim?
- Biri, "ilmi" ile bütün insanlara faydalı olan kimsedir ki, bunların "mürekkebi", şehitlerin "kanı" ile tartılacak ve mürekkep ağır gelecektir.
- Öbürü kimdir efendim?
- İkincisi, "malını" ve "parasını" Allah yolunda sarf eden zengindir.
- Zengin olmak iyi midir yani?
- İyidir, ama hayırlı olmak şartıyla.
- Bu, nasıl belli olur ki hocam?
- Hayırlı yerlere sarf edilen mal, hayırlı maldır.
|