Nişabur’da yetişen Velilerden Ebu Bekir El Ferra hazretlerinin "rahmetullahi aleyh" bir talebesi sefere çıktı bir gün.
O zamanki şartlarda zor ve zahmetliydi yolculuk.
Her yerde su bulunmaz, abdest ve namazda zorluklar yaşanırdı.
Bu genç talebe, sefer dönüşü geldi hocasının yanına.
Büyük zatın ilk suali "Namaz"dan oldu.
- Yol boyunca namazlarını vaktinde kılabildin mi evladım?
- Elhamdülillah, kıldım hocam.
- Maşallah, mübarek olsun evladım. Çünkü Müslüman demek, "Namaz" demektir.
- Namazı kazaya bırakmak için özür var mıdır hocam?
- Evet, iki özür var.
- Nedir onlar?
- “Uyku” ve “unutmak”.
- Başka yok mu?
Mübarek zat gülümsedi.
- Bir de “ölüm” tabii.
Delikanlı almıştı cevaptaki mesajı.
- Yani hocam, insan yaşıyorsa, mutlaka namazını kılmalıdır, öyle mi?
- Evet, aynen öyle. Çünkü namaz, "Nefes almak" gibidir bu dinde. Müslüman, nefes aldığı müddetce kılacaktır namazını.
İnsanların hayırlısı
Bir gün de;
- İnsanların en hayırlısı kimdir? diye sordular bu zata.
Buyurdu ki:
- İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır.
- Ne gibi mesela?
- Onlara emr-i marufta bulunmak, en büyük hayırdır. Çünkü ahiretleri kurtulur böylece.
- Emr-i marufun sevabı da çoktur herhalde?
- Elbette. Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihatın yanında denizde bir damla gibidir.
- Ya emr-i marufun sevabı efendim?
- Cihat sevabı da “Emr-i maruf” sevabı yanında damla gibi kalır.
İnsanı hayvandan ayıran şey
Bir gün de sevdikleriyle sohbet ederken sordu oradakilere:
- İnsanı hayvandan ayıran şey nedir, bilir misiniz?
- Bilmiyoruz, nedir efendim?
- Edep ve hayâdır. Bu ikisi, ziynetidir insanın
- Yani süsü mü efendim?
- Evet. Mümine yakışan da edepli olmasıdır zaten.
|