Hindistan Evliyasının büyüklerinden Salih Gülabi hazretleri ”rahmetullahi aleyh“, bir gün evladı vefat eden birine;
- Kardeşim, hepimiz, Allahü teâlânın mülküyüz ve Onun huzuruna gideceğiz, buyurdu. Başımıza gelen böyle sıkıntılar, görünüşte çok acı olsa da hakikatte ilerletici, yükseltici ilaçlardır.
Adam şaşırdı.
- İlaç mı dediniz efendim?
- Evet. İlaçlar elbette acı olur. Bu acıların, dünyada sebep olduğu faydalar, ahirette beklediğimiz nimetlerin yüzde biri bile olamaz. O halde evlat, Allahü teâlânın büyük bir ihsanıdır. Yaşadıkları müddetce, insan, çok faydalarını görür. Ölümleri de, sevap kazanmaya, yükselmeye sebep olur. Hem Allahü teâlâ, sevdiklerine böyle bela ve musibetler verir.
Ve misal verdi:
- Mesela bir taun salgınında eshab-ı kiramın büyüklerinden Enes bin Malik hazretlerinin “radıyallahü anh“ seksenüç çocuğu, Abdurrahman bin Ebu Bekir’in kırk çocuğu ölmüştü.
Şöyle bitirdi:
- İnsanların en iyisi, en kıymetlisi olan Eshab-ı kirama böyle yapılınca, bizler gibi günahı çok olanlar, hesaba dahil olur mu?
Dünya nedir?
Bir gün de sevdikleriyle sohbet ediyordu ki,
- Hocam, dünya nedir, dünya denince neyi anlayacağız? diye sordular.
Buyurdu ki:
- Dünya, kısaca haram ve mekruhlardır. Bazı durumlarda da niyet önemlidir. Mesela namaz kılmak bir ibadettir değil mi?
- Evet.
- Bir kimse Allah için değil de dünyalık bir menfaat elde etmek için namaz kılarsa, günah olur.
- Yani dünya mı olur?
- Evet.
- Niyet çok mühim öyleyse.
- Tabii. Dünyalık bir iş de, “Allah için” yapılırsa, ahiret işinden sayılır.
|